Vesile Sekizelma ile sözlü tarih görüşmesi

Benim evimin bahçesi büyüktü komşular birleşip hamur açardık, yufka, erişte yapardık. Ramazan için hazırlanırdık. Çok güzel çiğ börek yapardım. Komşular çıkar, “Vesile Abla, çiğ börek mi yapıyorsun?” diye sorarlardı; hepsine tabak tabak çiğ börek verirdim. Şimdi insanlara komşusuna bir tabak bir şey vermek zor geliyor. Artık komşuluk kalmadı.

Kayınvalidem Fatma Hanım 99 yaşında vefat etti. Mahallenin en yaşlısı olduğu için herkes onu görmeye gelirdi. Kandil olunca aşağı mahallelerden bile kandilleşmeye gelirlerdi. Cuma günleri kahvelerimiz olurdu. Evim hiç boş kalmazdı. Şimdi bir kahve içmeye bile gelen yok.

Düğünlerde mutlaka hamama gidilirdi ve genelde Kaynarca Hamamı tercih edilirdi. Hamam dönüşü tüm misafirlere gelin evi yemek ikram ederdi. Belediye otobüsü normalde Setbaşı’na kadar getirirdi ama şoföre rica ederlerdi, birazda fazladan para verirlerdi, şoför onları mahalleye kadar çıkarırdı. Otobüste darbuka çalmaya devam edilirdi. Sonra kına eğlencesine başlanırdı. Kına genelde evlerde veya evlerin bahçesinde yapılırdı. İkinci günde yine aynı şekilde eğlence yapılırdı. Üçüncü akşamı da çengi çağrılırdı. Herkes çengiye para takardı. Çok eskiden gelini faytonla almaya gelirlerdi. Sonradan taksiyle almaya geldiler. Gelin almadan evvel damat tıraşı yapılırdı; damat tıraş edileceği vakit davul zurna getirtilirdi. Damat gelini eve sokarken koltuk yapardı, yani gelini koltuğundan tutup eve öyle sokardı. Buna koltuk derlerdi. Düğünün ertesi günü de paça eğlencesi yapılırdı.

Annemin çok güzel bahçeli eski bir evi ve bahçesinde dut ağacı ile birçok çiçeği vardı. Akrabalar özellikle annemin evine bahçede oturmak için gelirlerdi. Gelen misafire sütlü kahve ikram edilirdi. Yemek saati gelirlerse sofra kurulurdu. Şimdi börek-çörek yapmaktan misafirin yanında oturamıyoruz. Geçenlerde bir komşu: “Yorgunluktan misafirle bir çift laf edemiyoruz,” diye dert yanıyordu. Eskiden kurbağa sobalar vardı. Kurbağa sobanın önünde bir sele, selenin içinde de kahve fincanım, kahvem, cezvem dururdu. Orada misafire kahvesini pişirir verirdim, hiç mutfağa çıkmak yoktu. Zaten çıkacak doğru düzgün mutfakta yoktu. Hemen bir tasın içinde o fincanları yıkar, seleyi sedir altına koyardım. O zamanlar kimse kimseyi ayıplamıyordu, yadırgamıyordu. Çünkü herkes aynısını yapıyordu. Şimdi olsa: “Sabunlanmadan onlar gider mi?” denir.

Benim evim de burada bahçe içinde çok güzel bir evdi. Zamanla herkes gibi bizde evimizi müteahhide verdik ve evimizin yerine apartman yapıldı. Bu yakın zamanda, karşımızdaki tek katlı evler de apartman oldu. Artık sokağımızda nefes alacak yer kalmadı. Artık evimize güneş bile doğru düzgün girmiyor. Eski komşularımız da bir başkaydı. Artık o da kalmadı. Eski günleri çok arıyorum.

Sibel Gök tarafından 31 Mayıs 2013 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP