Salih Arıkan ile sözlü tarih görüşmesi

Ben Salih Arıkan. 1959 Bursa doğumluyum. Esnafım. 1940’larda mahalleye yerleşmiş dedemler. Babam, 1931 de Bulgaristan’ da dünyaya gelmiş. Kemal Paşa’ya göçmüşler. Oradan da Bursa’ ya gelmişler. Babam Bursa’ ya geldiğinde 10-12 yaşlarındaymış.

Mahallede, yatır olarak eskici Mehmet dede Helvacı bacı, Mecnun dede Gözede dede ve iftar hazretleri var. Mecnun dede camiinin yanında da yatırlar var.

Mahallede, eskici Mehmet dedeyle ilgili efsane anlatılır. Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri’nin aydınlanmasına vesile olan büyük zatlardan biri, eskici Mehmet dededir. İftar Hazretleriyle ilgili de pek çok menkıbe var. Bunun haricinde, Tahtakale semti çok eski ve Bursa’nın değişik kültürlerinin yaşanmış olduğu Ulucami’ ye yakın bir semt.

Ailemizde Tahtakale’de esnaflık yapan amcalarımız var. Fakiri fukarayı doyuran tahta kalenin sembol isimlerinden biridir kendisi.
Ailemde savaşa katılan kimse yok.
Benim oturduğum ev, sivil mimarlık örneği bir yapı ama dededen kalma değil. Sonradan satın alma şekliyle bize geçti.

Ailede yaşanmış çok önemli bir olay yok. Mahallede evler önceleri bahçeliydi. Düğünler bahçelerde veya sokaklarda yapılırdı. Yapılaşmanın şekli değiştikçe bahçeli evler azaldı. Düğünler salonlara aktarıldı. Çocukluğumuzda, evlerin bahçelerinde yapılırdı. Sünnetlerde, mahallede kına eğlencesi, sünnet gezmeleri olurdu. Evlilikler genelde görücü usulüyle olurdu; nadiren kız kaçırma da olurdu. Düğünlerde silah atılmazdı.

Hıdrellez, Pınarbaşı’nda veya Demirkapı semtinde yapılırdı. Komşuluk ilişkileri iyiydi. Herkes birbirine, imkânları ölçüsünde yardımcı olmaya çalışırdı.

Asker uğurlamalarda insanlar toplanırdı. Dualar edilerek asker yolcu edilirdi. Hacılar da kapıdan uğurlanır; geldiği zaman da komşularla karşılanırdı.

Mani, ninni olarak özellik arz eden bir şey yoktu. O günün koşullarında revaçta olan ninniler söylenirdi. Mahalleye özgü ninni veya mani şekli yoktu.
Mahallede gezeklere katılanlar olurdu. Tahtakale gezeği olurdu. Büyükler de kendi aralarında evlerde tertip ederdi. Bizim yaşımız küçük ama babalarımızın katıldığını biliyorum.
Süleyman Çelebi ilköğretim okulu eski bir okuldur. Önceleri dergâh olarak hizmet ediyormuş; daha sonra okul olmuş. Cumhuriyet dönemindeki üçüncü okulmuş.1950’ den sonra adı Süleyman çelebi olarak değişti, yaklaşık 1970’ den sonra da bir kısmı liseye döndü.
Eski adetlere düğünler kalmadı eskiden evlerimizde pınar başından gelen sular vardı. Toprak künkler içinde evlerde akardı.
Elektrik biz dünyaya geldiğimizde vardı. İlk radyoyu değil de ilk siyah beyaz televizyonu hatırlıyorum. Mahallemizde vardı ama bizim almamız çıktıktan 5-6 sene sonra oldu. Rahmetli İnönü’ nün defin merasimini falan komşularımızın evinde izlemiştik. Telefon yaygın değilken Mümin Topuklu diye bir komşumuz vardı. İlk Telefon onun evindeydi. Gerektiği zaman telefon görüşmelerinin onun evinden ya da postaneden yapardık. İlk otomobilin kimde olduğunu hatırlamıyorum.

Çocuklar genelde bilye diye tabir edilen misket oyunu oynardı. Kız çocuklarının ip atlama, sek sek oyunu vardı. Erkek çocuklarının birdirbir dediğimiz zıplama şeklinde bir oyunu vardı.

Esnafın yoğun olduğu Tahtakale çarşısı vardı. Burada amele pazarı ve eski hanlar vardı. Bu hanlarda işçiler kalırdı; insanlar buradan işçi tedarik ederdi. Bir köy hali vardı; oraya da köylüler mahsül getirip satış yapardı. Orada da kalabalık bir alışveriş olurdu. Bayramlarda da mahallede yoğun bir insan trafiği olurdu.
Ebe nene olarak Arife ve Hazbiye abla vardı.
Mahalle bakkalı gözlüklü İsmail, bakkal Yusuf, bayi Mustafa, sarı kasap, terzi Tahir, terzi hasan, fırıncı hacı Musa ve oğulları mahalledeki eski esnaflardır. En eski dişçi dişçi İhsan’dı.

Ramazanlar, renkli geçerdi. Köylerden gelenler hanlarda kalıyorlardı. Hanlarda hayvanlar bağlanırdı; üst katlarda odalar vardı. O insanlar iftar ve sahur yemeklerini çevredeki aş evlerinden, esnaf lokantalarından yerlerdi. Şimdi o atmosferi bulmak mümkün değil; çünkü köyden gelen günübirlik gelip dönüyor veya işçi pazarı diye bir hadise artık kalmadı. Pınarbaşı, bayram yeri yakın olduğu için bayramlar çok renkli ve eğlenceli olurdu.

SEYİT AKDOĞAN 12.08.2010

ARAMA YAP