Sabri Yirikoğulları ile sözlü tarih görüşmesi

1934 Bursa, Emirsultan doğumluyum. Bu mahallede büyüdüm. 1946 yılında hafızlığa başladım. 1952 yılında Heybeli Ada’ya hafızlık talimi için gittim. 1,5 yıl kadar orada Hafız Ahmet Hızal’dan Kur’an talimi gördüm. 1955 yılında evlendim. Bir ay sonra askere gittim. 1957 yılında askerden geldikten sonra Zeyniler Camisi’nin restorasyonu bitmişti ve orada ilk ezanı okuyarak göreve başladım.
Babam Mehmet Yirikoğulları 1932 senesinde Bulgaristan, Kırcaali, Karalılar köyünden kaçak olarak Bursa’ya gelmişler. Babamın Nilüfer Köylü Pazarı olarak bilinen yerde, hemen kapı yanında bir sergisi vardı. Evimiz Gelir Sokak’taydı. İlkokulu Emirsultan İlkokulu’nda okudum. Okulum şu anki meydanın bulunduğu yerdeydi. Eski bir okuldu. Bahçe içinde yan tarafta bir sınıf ve önünde de bir havuz vardı. Okulun yanında uzunca bir tekke vardı. Tekkede oturan Hüsamettin Fındıkoğulları, Emirsultan Camii’nin müezziniydi. Tekkenin önü alandı, eski zaman işi uzunca bir sofası vardı.
Gelir Sokak’ta 7-8 tane dut ağacı vardı. Sokağın üst tarafında da erik, armut ağaçları vardı. Kadınlar akşam olunca ağaçların altında oturur, sohbet ederlerdi. Erkekler dutları silkerdi. Komşuluklar çok güzeldi. Herkes birbirinin ihtiyacına koşardı. Fakirlik vardı. Karneyle ekmek alınırdı. Memurlara beyaz ekmek, normal halkada günlük küçük bir ekmek verirlerdi. Bir oturuşta o ekmeği yerdik.
Gelir ve Memiş Sokak’ın karşı tarafı, yani yolun altı da meyvelikti. İncir ve dut ağaçları vardı. Hatta sahipleri oradan dut toplar satmaya götürürlerdi. Orası boydan boya bahçeydi. Daha alt tarafları da bomboştu, mezarlık hiç yoktu. Bu mezarlıklar sonradan yapıldı. Aşağıdaki İncirli Caddesi’ne kadar incir ağaçları doluydu. Alt tarafta da düz bir alan vardı, orada top oynanırdı. Küllük denen yerde insanlar oturur, top oynayanları seyrederlerdi. Bazen de kadınlar orada oturur, manzarayı seyrederlerdi.
Zeyniler Camisi eskiden çok yıkık dökük bir yerdi. 1957 yılının yaz ayında caminin tamiratı bitti ve açılışı yapıldı. Açılıştan evvel caminin oradaki evlerin bahçeleri istimlak edilerek, camiye düz bir yol açıldı. Cami tamiratında Eski Eserleri Sevenler Derneği başkanı Kazım Baykal’ın çok katkısı oldu. Caminin açılışı için İstanbul’dan meşhur hafız Esat Gerede geldi ve öğlen namazında güzel bir mevlit okudu. İkindi namazında ben sarığı giydim ve 42 sene kendi mahallemde görev yaptım.
Benim göreve başladığım yıllarda eski Zeyniler Tekkesi’nin bulunduğu yerde sadece bir havuz kalmıştı. Havuzun bulunduğu yer eski bir evin bahçesiydi. 70 metrekarelik o bahçeyi birisi satmış bende orada imam olunca o bahçeyi satın aldım. Zeyniler’de de meşhur bir Abbas Hoca vardı. Davutkadı Camisi’nin imamlığını yaptı. Zeyniler Tekkesi’nin son şeyhiydi. O cadde boyunca caminin karşısında bir tane ev vardı. Sonradan çukurda birkaç tane ev yapıldı. Hep bahçelikti. Camiyi geçince servi ağaçları vardı. Caminin sağ tarafında kalan bir set vardı. Orada da mezarlık vardı. Ben imam olduktan sonra belediye o mezarlığı yol seviyesine indirdi, topladıkları kemikleri de Molla Hüsrev’in yanına bir Cuma günü güzelce naklettik. Caminin duvarlarına, kapılarına kadar hep mezarlıkmış. Caminin içi hep topraktı. Çocuklar caminin içerisinde top oynuyorlardı. Caminin karşısındaki evde oturanlar tütün işi yapıyordu. Caminin içerisine tütün kurutulan aynaları koyuyordu. Cami kökten çok sağlammış, hiç yıkılmamış, sadece sıvaları eskimiş ve zemini topraktı. Musababa Camisi harap haldeydi, tamamen yıkılmıştı. Piremir Camisi’nin çatısı falan yıkılmıştı ama Zeyniler Camisi olduğu gibi duruyordu. Pencere demirleri yoktu, çocuklar rahatça girip top oynuyorlardı.
Zeyniler’deki komşularımızdan Elektrikçi İrfan, Tenekeci Mecit vardı. Eski komşulardan hayatta olan yok.
1960-1970 yılları arasında mahalleye apartmanlar yapılmaya başlandı.
Ali Bey, Gelir Sokak’ta oturan Saadettin Efendi, Terzi Mustafa Efendi, Abdullah Bey, Ömer Bey mahallenin eski muhtarlarıydı.
Emirsultan Camisi’nin eski imamlarından Hafız Hakkı vardı. Uzun beyaz sakallı birisiydi. Evliya gibi bir adamdı zaten herkes kendisine Evliya Hoca derdi. Camiden çıktı mı büyük küçük herkes onun elini öperdi. Yatsı namazından sonra camiden çıkınca caminin dış kapısından türbeye karşı geriye yaslanıp bir dua yapardı; herkes onun duasına âmin derdi. Şu anda Emirsultan Mezarlığı’nda yatıyor.
Bir de eskiden Muharrem ayında Emirsultan Teknesi’nde aşure dağıtılırmış. Peygamber Efendimizin doğumunda da Emirsultan Cami’sinde mevlit okunur ve tüm cemaate süt dağıtılırdı.
Ramazanlarda mahallede hiç davul çalınmazdı. Kadir isimli bir davulcumuz hiç davul çalmadı ve ondan sonra sahurda davulcular “pilava pilava” diye insanları kaldırırlardı. Bir keresinde bir davulcu davulunu çalarken onu korkutmuşlar ve davulunu patlatmışlar derler. Ondan sonra da davul çalınmamaya başlanmış. Emir Sultan Hazretlerinin rahatsız olduğuna hükmedilmiş. Emir Sultan Hazretleri peygamber torunudur. Emir Sultan ve Zeyniler Bursa’nın manevi yönden en yüksek mertebesinde bulunan yerlerdir. Âlimlerin toplandığı yer Zeyniler; 300 tane hatta 1000 tane âlim, İslam profesörü var. Bunlardan birisi Molla Hüsrev Hazretleri’dir. Molla Hüsrev 10 sene Fatih Sultan Mehmet’i eğitiyor. Bana anlatılanlardan aklımda kaldığı kadarıyla; bir cemiyette Molla Hüsrev Hazretleri Fatih Sultan Mehmet’in sol tarafına oturuyor, bir başka zatta –ismini şimdi hatırlayamıyorum sağ tarafına oturuyor. Molla Hüsrev bundan alınmış ve Bursa’ya gelmiş. Bursa’da Zeyniler’in üst tarafında bir medrese açıyor ve çocuk okutmaya başlıyor. Fatih Sultan Mehmet hocasından özür diliyor ve tekrar İstanbul’a çağırıyor. Bir müddet İstanbul’da önemli bir göreve getiriliyor. Vefat edince de tekrar Bursa’ya defnediliyor. Onun hürmetine bütün ilim adamları orada toplanıyorlar.
Molla Hayali mesela bir gecede Kur’an-ı Kerim’i yazmış. Mudanya’da 30 sene müftülük yapan Aziz Efendi vardı. Emirsultan Hamamı’nın karşısında oturuyordu. O bana anlatmıştı. Bursa valisi Molla Hayali’nin bu yeteneğini duymuş ve bir gece de Kur’an-ı Kerim’i yazması için emir vermiş. Molla Hayali de kabul etmiş. Yatsı namazından sonra odaya çekilmiş, kapıyı da kilitlemiş. Karısı da onu merak etmiş kapı deliğinden bakmış ki 40 tane Hayali orada Kur’an yazıyorlar. Sabahta valiye Kur’an-ı teslim etmiş. Arapça yazan âlimler gramer için Molla Hayali’ye gelirlermiş. Yani Zeyniler ilim açısından çok önemli bir merkezmiş.
Mahalleden birkaç kişi Musababa Camisi’nin orda tütün ekerdi. Eşeklerle tütünler getirilir, evde iplere dizilir ve aynalarda kurutulurdu. Havlucu, pazarcı, aşçı ve çeşitli sanatkârlar vardı. Zaten çok da kalabalık bir mahalle değildi. Sonradan Hüseyin Hısım, Ali Doğan, Şefik Abi, Talat Zeyniler tarafında tekstil fabrikaları açtılar. Dokuma fabrikalarında kadınlarda çalışırdı ama erkekler çoğunluktaydı, çalışan kadın sayısı çok azdı. Caminin ön tarafında da İsmail Tayyar’ların bir dokuma fabrikası vardı. İşte insanların kimi fabrikada, kimi çarşılarda çalışırdı. Huzurlu bir mahalleydi.
Komşularımız çok iyiydi. Çok güzel komşuluklar vardı. Hanımlar birbirine hep yardım eder, ihtiyacını karşılar, samimi bir komşuluk vardı. Herkes birbirinin derdiyle dertlenir, sevinciyle sevinirdi. İnsanlar samimiydiler. Ama bugünde yine halimize şükür.

ARAMA YAP