OSMANLI DÖNEMİ BURSA KÜTÜPHANELERİ

BURSA’DA KİTAPLAR VE KÜTÜPHANELER
Doç. Dr. Ali İhsan KARATAŞ

GİRİŞ
Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan Bursa, Anadolu’nun önemli bir şehriydi. Coğrafi konumu ona bu özelliğini kazandırıyordu. Bursa, Anadolu’yu İstanbul’a, dolayısıyla Avrupa’ya bağlayan zincirin halkalarından biriydi. Ayrıca bu siyasî konumu yanında eteklerine yaslandığı Uludağ’ı, ovası ve yanı başındaki deniziyle, mutedil iklimi ve bol su kaynaklarıyla, her türlü tarıma elverişli coğrafyasıyla, ulaşım imkânlarıyla gelişmeye, ilerlemeye ve büyük bir siyasî ve kültürel merkez olmaya adaydı. Nitekim böyle de oldu. 1326 yılında gerçekleşen fetihten hemen sonra Batı Anadolu’nun en önemli siyasî, ticarî, dinî ve ilmî merkezi haline geldi.

Osmanlıların Bursa’yı fethetmeleri pek çok açıdan şehir için bir dönüm noktası olmuştur. Bursa’nın Osmanlı Devletine kazandırdıklarının yanında Osmanlıların Bursa’ya kazandırdıkları birbirine paraleldir. Nitekim fetihle birlikte devletin başkenti olmuş ve bu hali bir asra yakın devam etmiştir. Başkentliği sırasında sosyal ve ekonomik yönden çok gelişmiş, etkisini asırlarca devam ettirecek bir konuma ulaşmıştır. Devlet büyükleri ve hayırseverler tarafından iyi bir şekilde imar edilmiş, çok sayıda cami, medrese, türbe, han ve hamam gibi eserler yaptırılmıştır. İmar faaliyetlerine paralel olarak konumunun elverişli oluşu ve ipek yolunun batıdaki uç noktasında bulunması sebebiyle önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir.

Bursa, Osmanlı Devleti’nin payitahtı oluşundan itibaren barındırdığı camiler, medreseler ve dergâhlar bakımından oldukça zengin bir şehirdir. Bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin ilk medresesi Bursa fatihi Orhan Gazi tarafından İznik’te inşa edilmiştir. Orhan Gazi’nin inşa ettirdiği başka medreseler de vardır. Bu medreselerde görevlendirilen müderrislerin ve eğitim gören talebelerin olmazsa olmazları hiç şüphesiz kitaplardır. Dolayısıyla kuruluşla birlikte kitapla ilişki de başlamıştır. Zaten Selçukluların devamı olan Osmanlı beyliğinin ilme ve kitaba uzak kalması düşünülemezdi. Devletin kuruluşunda yer alan şahıslardan bazıları dönemin önde gelen bilginleri arasında yer alıyorlardı. Mesela Dursun Fakih’i bunlar arasında sayabiliriz. İznik Medresesinde görevlendirilen Dâvûd-i Kayseri de Osmanlı öncesinde yetişen ve eserleri olan bir bilgindir. Bu ve benzeri ilim adamları, henüz devlet kuruluş aşamasındayken Osmanlı hizmetine girmiş ve tarihten taşıyıp getirdikleri ilmî mirası yeni oluşan bir toplumla paylaşarak parlak gelişmelere zemin hazırlamışlardır.

Osmanlı Devleti’nde ilmî hayat Bursa’da kurumsallaşmış daha sonra İstanbul’un başkent olmasıyla gelişerek devam etmiştir. Fethin hemen akabinde Bursa’da ilmî müesseseler kurulunca içeriden dışarıya ve dışarıdan içeriye ilim adamlarının hareketliliği yaşanmıştır. XIV. ve XV. asırlarda Osmanlı ilim adamları kendilerini daha iyi yetiştirmek için Mısır, Suriye, İran ve diğer Orta doğu ülkeleriyle Mâveraünnehir taraflarına gidiyorlardı. Nitekim Türk âlimlerinden Dâvûd-i Kayseri Kahire’de, Kadızâde-i Rûmi Horasan ve Mâveraünnehir’de, Molla Fenârî Kahire’de ve Ahmedî Mısır’da ihtisaslarını tamamlamışlardı. Ancak bu durum XV. yüzyılın ikinci yarısından sonra değişmeye başlamış ve başta İstanbul olmak üzere Anadolu bir ilim merkezi haline gelmişti. Gerek dışarıya gidip ihtisas yaparak dönen âlimlerin gayretleri, gerekse içeride yetişen ulemanın çabaları, ayrıca Ali Kuşçu gibi büyük iltifatlara mazhar olarak davet edilen bilginlerin gelmesi ve bu topraklarda talebe yetiştirmeleri Anadolu’daki ilim merkezlerinin cazibesini artırmıştır. İşte bu esnada Bursa, barındırdığı medrese, tekke ve zaviye gibi müesseseleri sayesinde birçok yerli ve yabancı ilim adamını ve mutasavvıfı kendine çekmiştir.

Bir toplumun ilim ve kültür hayatından söz edilince akla önce mektep, medrese, müderris, muallim, hoca, talebe vs. gibi kavramlar gelir. Ancak kalem, defter, kâğıt, mürekkep ve şüphesiz kitap bu kavramları tamamlayan, olmazsa olmazı olan bir araç olarak kendisini ön plâna çıkarır. Bir devlet veya toplumun tanınması için sahip oldukları kitaplara bakmak gerekir. Zira kitaplar bilginin kaybolmasını önleyen ve nesilden nesile aktaran, ait oldukları toplumların ilim, kültür, medeniyet, zihniyet ve ahlâk dünyasını yansıtan temel göstergelerdir.

Şahısların elinde olan kitaplar, ilgili kişilerin bilgi ve kültür düzeyini göstermesi bakımından önemlidir. Ancak kitap sahiplerinin vefatlarıyla birlikte varislerin, bu eserlerin kıymetini bilip bilemeyecekleri, koruyup koruyamayacakları gibi hususlar daima soru işaretleri olarak karşımıza çıkar. Bu sorulara verilecek olumsuz cevaplar, çok değerli eserlerin zamanla kaybolacakları, yok olacakları, tarihin karanlıklarında yitip gidecekleri anlamına gelir. Bu yüzden kitapların şahıslarla değil daha kurumsal yapılanmalarla korunması son derece önemlidir. Kitapların yazıldıkları zamandan sonraki devirlere sağlıklı bir şekilde aktarılmasında en önemli kurumlar hiç şüphesiz kütüphanelerdir. Bu yazımızda Osmanlı dönemi Bursa’sında ilim-kültür hayatının temel unsuru olan kitaplarla bu kitapların asırlarca hizmet vermesini sağlayan ve sonraki nesillere aktaran kütüphaneler ele alınacaktır.

A- Özel Kütüphaneler, Kitaplar ve Kitap Sahipleri
Bursa’nın ilk dönem ilim ve kültür hayatı konusunda önemli kaynaklarımızdan biri de şehirle ilgili arşiv kayıtlarıdır. Fatih Sultan Mehmed döneminden başlayan ve binden fazla defterden oluşan Bursa Şer’iyye Sicilleri, Osmanlı Devleti’nin en eski arşiv vesikalarıdır. Osmanlıca el yazması olan bu çok önemli kayıtlar içinde resmî ve sivil hayatın her alanıyla ilgili yüz binlerce belge bulunmaktadır Söz konusu vesikalar arasında medreseler, müderrisler, talebeler ve kitaplarla ilgili binlerce kayıt yer almaktadır. Bir gün bu kayıtların tamamı incelenebilirse Bursa’nın ilmî ve kültürel hayatı daha iyi ortaya konulabilecektir. Bu belgeleri, Bursa insanının sahip olduğu kitap açısından incelemek istediğimizde karşımıza ölen insanların geride bıraktıkları menkul ve gayrimenkul miraslarının tek tek kaydedildiği ve İslam hukukuna göre varisler arasında taksimatın nasıl yapıldığını gösteren tereke kayıtları çıkar. Zira bu kayıtlarda diğer eşyayla birlikte kitaplar da yer almaktadır. Arşiv vesikalarına baktığımızda pek çok insanın terekesinde (miras kaydında) kitapların varlığını görebiliriz. Bazen bir veya birkaç, bazen dönemin şartlarına göre özel bir kütüphane oluşturabilecek kadar çok sayıda kitaba sahip olan şahısların sayısı hiç de azımsanmayacak kadar çoktur. Nitekim daha önce 1500-1600 yılları arasını kapsayan bir asırlık dönemle ilgili yaklaşık iki yüz civarında Şer’iyye Sicili defterini inceleyerek XVI. asırda Bursa’daki kitapları konu edinen bir çalışma yapmış, böylece söz konusu dönemde Bursa toplumunun kitapla olan irtibatını ortaya koymaya çalışmıştık.

Osmanlının kuruluş yıllarında başkent Bursa’da müstakil bir kütüphanenin varlığı hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Ancak yukarıda da ifade edildiği üzere daha sonraki dönemlerde Osmanlı sınırlarının genişlemesi, İslam coğrafyasında ilim adamlarının hareketliliği ve Osmanlı ülkesinin bu konuda cazip bir hale gelmesi pek çok ilim adamını da bu bölgeye celbetmişti. Bunun sonucu olarak gelişen ilmî hayatın vazgeçilmez unsuru kitaplar da artmaya başladı. İlk dönemlerde kurumsal anlamda kütüphaneler yerine şahsi kütüphaneler oluştu. Nitekim Çelebi Mehmed’in özel kütüphanesinin olduğu konuyla ilgili yapılan çalışmalardan anlaşılmaktadır. Molla Fenarî’nin vefatından sonra özel kütüphanesinden çıkan kitapların sayısının on bin civarında olduğu ifade edilmektedir. Yeşil Camii ve Yeşil Türbe’nin mimarı olan İvaz paşa’nın oğlu Mahmud Çelebi’nin terekesinde çok sayıda kitap bulunmaktadır.

Özel kütüphaneler, bazı şahısların kendi evlerinde biriktirdikleri kitaplardan oluşmaktadır. Bu grubu oluşturanlar daha ziyade ilmiye mensuplarıdır. Örneğin XVI. asrın son çeyreğinde Bursa’da İsa Bey Medresesinde müderrislik yapan ve 1587 yılında bir deniz yolculuğunda vefat eden Mevlana Muslihuddin Efendi özel bir kütüphaneye sahip âlimlerdendir. Terekesine yansıdığı kadarıyla Muslihuddin Efendi 204.076 akçe’lik bir servete sahiptir. Bu meblağ onun, yaşadığı dönemin şartlarına göre varlıklı biri olduğunu göstermektedir. Mirası arasında farklı ilim dallarına ait seksen beş adet kitap bulunmaktadır. 20.785 akçe değerinde olan kitapları toplam mirasının %10.18’ine tekabül etmektedir ki bu önemli bir orandır.

XVI asrın önemli âlim ve şairlerinden Lamiî Çelebi’nin terekesi de onun özel bir kütüphaneye sahip olduğunu göstermektedir. Mirasının değeri, 40.000 akçesi ikamet ettiği ev olmak üzere toplam 83.536 akçe olan Lamiî Çelebi’nin 126 kitabı vardır. Kitapların değeri 20.433 akçedir. Böylece Lamiî Çelebi’nin nakit para, menkul ve gayrimenkullerden oluşan servetinin yaklaşık dörtte birinin (% 24.46), kitaplara ait olduğu görülmektedir. Eğer evini bu meblağdan düşersek menkul mallarının değerinin yarısını kitaplar oluşturmaktadır. Üstelik kitaplarından bazılarına (yaklaşık on adet) kıymet takdir edilmemiştir. Bunlar da ücretlendirilirse toplam kitap yekûnu daha da artacaktır.

Lamiȋ Çelebi’nin Terekesinin İlk Sayfası

Farklı ilim dallarından oluşan bir kütüphaneye sahip olan Lamiî Çelebi’nin kitaplarının konularına göre tasnifi şöyledir:

Lamii Çelebi’ye ait tablo onun edebiyatçı-şair özelliğini açıkça göstermektedir. Zira onun eserlerinin büyük bir kısmı 126 eserden 71’i (%.56.34) tasavvuf ve edebiyatla ilgilidir. Oysa çağının genel durumuna baktığımızda tasavvuf ve edebiyat eserleri tüm kitapların %24.66’sına tekabül etmektedir. Bununla birlikte ilmiye mensuplarının durumu daha farklıdır. Zira özel kütüphaneye sahip ilmiye mensubu müderrislerin terekelerinde (özel kütüphanelerinde) dinî ilimlerin yanında matematik, astronomi, felsefe ve tıp gibi konuları içeren çok sayıda eserler de vardır.
Konunun daha iyi anlaşılması için burada klasik dönem olarak adlandırdığımız Osmanlı Devleti’nin ilk asırlarında Bursa’da görev yapan bir müderrisin terekesindeki eserler listelenecektir. Liste halinde sıralayacağımız kitaplar, ilgili dönem âlimlerinin sahip oldukları kitapların ne tür eserlerden teşekkül ettiğini, diğer bir ifadeyle bu devrin ulemasının bilgi kaynaklarını hangi eserlerin oluşturduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Eserlerini sıralayacağımız şahıs Müfti Medresesi’nde müderrislik yapan ve 939/1533 yılında yani Lamiî Çelebi’den bir yıl sonra vefat eden ve özel bir kütüphaneye sahip Mevlânâ Mustafa Çelebi b. Mehmed’dir. Mevlânâ Mustafa Çelebi b. Mehmed’in kitaplarının listesi şöyledir:

TABLO GELECEK

Mevlânâ Mustafa Çelebi b. Mehmed’in terekesinde tefsir hadis, fıkıh ilimleri dışında gramerden 9, belağattan 14, mantıktan 15, kelamdan 28 ve astronomiden 13 eser bulunmaktadır. Buna mukabil tasavvuf ve edebiyata dair kitaplarının sayısı 22’dir. Benzer durumlar diğer müderris terekeleri için de söz konusudur.

Özel kütüphanelerle ilgili örnekleri çoğaltma hususunda çok zengin verilere sahibiz. Zira Osmanlı dönemi Bursa’sında farklı asırlarda vefat eden pek çok âlimin terekelerinden kendi dönemlerinin şartlarına göre özel birer kütüphane oluşturabilecek kadar eser yer almaktadır. Hacı İvaz Paşa evladından Hacı İvaz Çelebi’nin oğlu Müderris Ataullah Efendi 1592’de Kavaklı Mahallesi’nde öldüğünde miras olarak bıraktığı kitapların değeri 38.000 akçedir. Bu meblağ o devirde bir ev fiyatına tekabül etmektedir. Nitekim yukarıda da ifade edildiği üzere Lamii Çelebi’nin evinin değeri 40. 000 akçedir ki bu değerde eve sahip olanlar da genellikle varlıklı insanlardır. Halkın ikamet ettikleri evler genelde daha az değerdedir. Sert mizacıyla tanınan Vaiz Hasan Efendi 1659 yılında öldüğünde kitaplarının değeri mirasının yarısından daha çoktu. Zira toplam mirası 94.372 akçe, kitaplarının değeriyse 49.372 akçe idi. 1704 yılında Suzenkefen Mahallesi’nde ölen Müderris Mehmed Efendi’nin toplam serveti 289.826 akçeydi. Miras içinde yer alan kitapları Ulucami’de 55.855 akçeye satılmıştı. 1717 yılında vefat eden Kadızade Mehmed Efendi’nin spor, tarih, edebiyat ve tıbba dair çok sayıdaki kitaplarının bedeli 31.594 akçe, toplam serveti ise 115.918 akçeydi. Bosna doğumlu olan Hafız Mustafa Efendi Bursa’da ilim tahsil ettikten sonra tefsir, hadis ve fıkıh alanında uzman olmuş, Tuzpazarı Camii’nin imamlığını yapmıştır. 1742’de vefat ettiğinde geride bıraktığı 43.411 akçelik servetinin üçte ikisi yani 30.540 akçelik kısmı kitaplarıyla ilgilidir. İsmail Hakkı Tekkesi’nde şeyh iken 1752 yılında vefat eden ve Tekke haziresine defnedilen Hikmeti Mehmed Efendi’nin özel kütüphanesinde bulunan 421 parça kitabı 149.018 akçe karşılığında Ulucami’de satılmıştır. Mehmed Efendi’nin toplam serveti ise 325.534 akçedir.

Yukarıda verilen kitap listesi XVI. asırla ilgilidir. Konuyla ilgili bir örneğimizi de XVIII. yüzyıldan seçeceğiz. Zira farklı asırlarda yaşayan müderrislerin kitaplarının listelenmesi, sahip olunan kitaplar bakımından ne tür değişimler olduğunu da anlamayı kolaylaştıracaktır.

Veled-i Habib Mahallesi’nde ikamet ederken 1795 yılında vefat eden Müderris Dede Lütfullah Efendi iki yüz civarındaki kitabıyla özel bir kütüphane sahibidir. Lütfullah Efendi’nin kütüphanesinde şu kitaplar yer almaktadır:

TABLO GELECEK

Hiç şüphesiz Bursa toplumunda kitap sahibi olanlar yalnızca müderrisler değildi. Terekelerde yer alan kitapların büyük çoğunluğunun ulemanın elinde olduğu görülmekle birlikte halk arasında, sıradan insanların elinde azımsanmayacak miktarda kitap bulunduğu anlaşılmaktadır. Mesela miras kayıtlarından tespit edebildiğimiz kadarıyla XVI. asırda kitap sahibi 248 kişiden 199’u erkek 49’u kadındır. 199 erkekten 41’i azatlı köle ve 49 kadından 8’i azatlı cariyedir. Yine 248 kişiden 17’si ilmiye sınıfından 103’ü esnaf ve geri kalan 128’i ise muhtelif kesimlerden oluşmaktadır.

Kur’an-ı Kerim hemen herkesin sahip olduğu kitaplar arasındadır. Bununla birlikte her bir grupta yer alan şahısların sahip oldukları kitaplar kendi sosyal statülerine uygun eserlerden oluşmuştur. İlmiye mensubu olan müderrisler, farklı ilim dallarından hemen her türlü kitaba sahip olurlarken, özellikle temel dini bilgilerin yer aldığı ilmihâl kitapları, günlük meselelere işaret eden hadis kitapları, Hz. Peygamber’in hayatını anlatan siyer kitapları, tekke ve zaviyelerde okunan tasavvuf kitapları, ihtiva ettikleri kahramanlık hikâyeleriyle halkın milli duygularını kabartan destanlar ve hikâye kitapları, Muhammediyye ve Mevlid gibi toplumun Hz. Peygamber’e duyduğu hislere tercüman olan eserler ve evrâd u ezkâr kitapları her kesimden halkın elinde bulunmaktaydı.

Halk arasında yaygın olan kitapların, diğer bir ifadeyle özel şahıs kütüphanelerinde yer alan eserlerin konularına göre tasnif edilmeleri, ait oldukları dönemin ilmî ve fikrî seviyesi ve duygu dünyası hakkında önemli ipuçları verecektir. Müderrisi, esnafı, kadını, erkeği, kölesi, kısacası bütün halkıyla XVI. asırda Bursa halkının sahip oldukları kitapların konularına göre tasnifi şöyledir:

B- Vakıf Kütüphaneleri
Yukarıda da ifade edildiği gibi toplumun hemen her kesiminden insanlar imkânları ölçüsünde kitap sahibi olmuş ve bunları okumaktan geri durmamışlardı. Peki, imkânsızlıkları sebebiyle kitap sahibi olamayanların durumu neydi? Onlar kitabî bilgi dünyasından uzak mı kalıyorlardı? Hiç şüphesiz böyle durumlarda kütüphaneler devreye girmektedir.

Özel kütüphaneler bahsinden de anlaşılacağı üzere özellikle ilim erbabının elinde farklı konularda çok sayıda eser bulunmaktaydı. Kitap sahibi hayırseverler bu eserleri yalnızca kendileri için saklamıyor, başta talebeleri olmak üzere herkesin hizmetine sunuyorlardı. Bu sunum, camilere, medreselere ve kütüphanelere kitap vakfetmek şeklinde gerçekleşiyordu.

Şahıslara ait kitaplıkların artması bu kitapların vakfedilmesini beraberinde getirmiştir. İslam kültüründe bir şahsın, menfaati/yararı diğer insanlara ait olmak üzere bir malı kendi mülkü olmaktan çıkarıp Allah’ın mülkü haline getirmesine “vakıf” denilmiştir. İslam toplumlarında, özellikle Osmanlılarda vakıf kurma anlayışının çok yüksek seviyelerde olduğu bilinen bir husustur. İnsanların ihtiyaç duydukları her alanda hizmet veren vakıflar mektep-medrese inşa ve tamir ederek, bu kurumlarda hizmet veren veya hizmet alan kişilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayarak eğitim alanında da varlıklarını etkili bir şekilde hissettirmişlerdir. Muallim ve müderrislerin maaşları, hizmet elemanlarının ücretleri, her seviyedeki okul öğrencilerinin eğitim masrafları ve bursları da yine vakıflar tarafından karşılanmıştır. Eğitim ve kültür hayatının vazgeçilmez unsuru olan kitaplar da bu vakıf geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Bir araştırmada, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’a kadar üç yüzden fazla vakıf kütüphanesi kurulduğu ortaya konulmuştur. Osmanlı ilim ve kültür hayatının önemli kaynaklarından olan vakfiyelere bakıldığında Bursa’da da başta devlet adamları olmak üzere, ilim adamları, tasavvuf erbabı ve toplumun hemen her kesiminden pek çok hayırsever ve kitap dostunun, maddi açıdan çok kıymetli olan kitaplarını başkalarının istifadesi için vakfettikleri görülür. Bu vakıf kurucuları, eserlerini camilerde, medreselerde veya dergâhlarda hizmete sunarak vakfiyelerinde belirttikleri şartlar dâhilinde okuyucularına ulaşmalarını sağlamışlardır.

Cami kütüphaneleri, medrese kütüphaneleri ya da dergâh kütüphaneleri gibi müstakil kütüphane adlarıyla ortaya çıkan kütüphanelerin kitapları büyük ekseriyetle vakfedilen eserlerden oluşmuştur. Kitaplarını vakfederek Bursa’nın ilim-kültür hayatına katkı sağlayan mühim şahsiyetlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Bilindiği kadarıyla Bursa’da kitaplarını vakfederek bir vakıf kütüphanesi tesis eden ilk şahıs Osman Gazi’nin silah arkadaşlarından olan Aykut Alp’in torunu, Karaalizâde Timurtaş Paşa’nın oğlu Umur Bey’dir. Umur Bey, Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed, II. Murat devirlerinde yaşamıştır. Hayatı hep mücadeleyle geçmiş, pek çok savaşa, bu arada İstanbul’un fethine de katılmıştır. Çelebi Mehmed zamanında Kubbealtı vezirliği yapan Umur Bey, 1461 yılında vefat etmiştir. Kabri Bursa’da kendi adıyla anılan mahallede inşa ettirdiği caminin yanındaki türbesindedir.
Afyonkarahisar, Bergama, Biga, Edirne ve Bursa vs. gibi değişik şehirlerde cami, mescit, medrese, imaret, hamam ve daha pek çok eser yaptırmış ve bunlarla ilgili vakıflar tesis etmiştir. Vakıfları arasında kitaplar dikkat çekmektedir. Umur Bey, inşa ettirdiği camide cemaatin okuyup istifade etmesi için 33 cilt Türkçe kitap vakfetmiştir. Günümüzde kendi adıyla anılan mahallede ki caminin giriş kapısının sağ ve sol taraflarında iki büyük taş kitabe bulunmaktadır. Bu kitabeler, Umur Bey’in 859/1454 tarihinde hazırladığı ve bütün vakıflarını bir araya topladığı Arapça düzenlenmiş vakfiyesinin bazı önemli kısımlarının Türkçeye çevrilerek taşa kazınmış halidir. Kitabeler Umur Bey’in vakıflarını ve bunlarla ilgili şartlarını içeren çok önemli bir vakfiye mahiyetindedir. Kitabede Türkçe olarak özeti bulunan vakfiyenin Arapça aslı İstanbul Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet yazmaları arasındadır.

Pek çok gayrimenkulün vakfedildiğini gösteren söz konusu kitabelerin/vakfiyenin sağ taraftakinin beşinci satırında yer alan “ve kitaplarım tafsille vakfettim amma camiden taşra çıkmaya” (kitaplarımın tamamını vakfettim, ancak bu kitaplar camiden dışarıya çıkarılmaya) ifadesiyle Umu Bey, kitaplarını vakfettiğini belirtmiştir. Ancak söz konusu kitabede Umur Bey’in vakfettiği kitapların adedi ve hangi kitapları vakfettiği hususunda bir açıklama bulunmamaktadır.

Umur Bey Camii Kitâbesi

Umur Bey’in vakıflarıyla ilgili değişik tarihlerde düzenlenmiş vakfiyeler vardır. Kitaplarla ilgili ayrıntılı bilgileri de bu vakfiyelerden takip etmek mümkündür. Bursa İnebey Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan bazı yazma eserlerin içerisinde Umur Bey’in vakfettiği kitapların listesi ve bu kitaplarla ilgili şartların yer aldığı vakfiyeler bulunmaktadır. Bu eserlerden birisi Musa b. Hüseyin b. İsa el-İznikî’nin te’lif ettiği Enfesü’l-Cevâhir adlı iki ciltlik tefsir kitabıdır. Bu eserin son sayfalarında (329 a-b) 857/1449 tarihili bir vakıf kaydıyla vakfedilen altmış cilt kitabın isimleri sıralanmıştır.

Umur Bey vakfiyenin devamında vakfın idaresi, kitapların kullanılması ve korunmasıyla ilgili şartlarını da tescil ettirmiştir. Söz konusu vakfiyenin özetlenmiş ve sadeleştirilmiş hali şöyledir: Kitaplar ataları tarafından yaptırılan İmaret camiinde olacak. Orada kim şeyh olursa bu kitaplara nâzır ve hâfız-ı kütüb olacak. Talebe, hafız-ı kütübler ve başkalarından kim olurlarsa olsunlar ancak vâkıfın şartlarına göre bu kitaplardan istifade edeceklerdir. Caminin dışında olan ilim ehli bu kitapları kullanamayacaklar ancak güvenilir kişilerin kefil olmaları halinde buna izin verilecek. Umur Bey “eğer kimse zâminsiz ve kefilsiz bu kitâblara taarruz iderse kendü iki cihânda mel’ûn ve intifâ harâm ola” ifadeleriyle bu şarta uymayanlar için beddua etmiştir. Kendisi hayatta olduğu sürece bu kitaplardan faydalanacak. Vefatından sonra mezkûr imarete kim şeyh olursa o, bu kitapların korunması ve nezaretiyle ilgilenecektir. Altı ayda bir kitapların sayımı yapılacak. Burada sakin olan her kim olursa olsun eserlerden istifade edecek ve vâkıf için dua edecektir. Vakfiyenin şahitleri olarak Mevlâna Albdurrahman b. Fakih, Sinan b. Ahmed, Hacı Ali b. Oğuz’un isimleri kaydedilmiştir.

Umur Bey, kitap vakfetmeyi devam ettirerek vakıf kitaplarının sayısını daha da artırmıştır. Nitekim 1440’lı yıllarda yukarıda listelenen kitaplar vakfedilmişken 1454 yılında düzenlenen başka bir vakfiyesinde kitap sayısı üç yüze çıkmıştır.

Bursa’da vakfedilen kitaplarla camilerde oluşturulan kütüphanelerin en önemlisi hiç şüphesiz Ulucami kütüphanesidir. Ulucami, inşa edildiğinden itibaren içerisinde ders halkaları oluşan Osmanlının büyük selâtin camileri arasındadır. Ulucami’deki ders halkalarına katılan binlerce kişi bu derslerden feyiz almış ve değişik konularda bilgi sahibi olmuşlardır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde, XVII. asırda Ulucami’de yetmiş ayrı ilim halkası kurulduğunu ve bu halkalarda iki bin kişiye ders verildiğinden bahsetmektedir. Bu derslerde dinî ilimlerin yanında tıp, tarih gibi başka bilim dallarıyla ilgili konular da işlenmiştir.

Ulucami’de vaaz etme dışında farklı eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yürütülmesi için kurulan vakıflar da bulunmaktadır. Örneğin Hacı Şeyhî Ağa 1861 yılında tescil ettirdiği vakfiyesinde her yıl üç kişiye 30’ar kuruş verilerek haftada beş gün Ulucami’de ders ve Kur’an kıraati talimini şart etmiştir.

Ulucami’nin öne çıkan özelliklerinden biri de içinde barındırdığı kitaplardır. Ulucami’nin zengin bir kütüphanesi vardı. Buraya kitap vakfedilmesi işinin oldukça eski tarihlere dayandığı bilinmektedir. Söz konusu cami için yapılan kitap vakıflarından bilinebilen en eskisi 1523 tarihlidir. Bu tarihi taşıyan bir kayıtta Müfti Ahmed Paşa, bazı kitaplarını Ulucami’ye vakfetmiştir. 1546 yılında Muslihiddin Çelebi el-Yegani farklı ilimlere dair 100 kitabını Ulucami’ye vakfetmiştir. Kitap vakfedenler arasında özellikle Abdullah Münzevî’yi burada anmak gerekir. Bursa’da Münzevi Dergâhı kurucusu olan Abdullah Münzevî kendi kitaplarıyla beraber başkalarından temin ettiği beş yüzden fazla kitabı 1786 yılında vakfederek Ulucami’de bir kütüphane tesis etmiştir. Münzevi kütüphanesi, Abdullah Münzevî’den başka şahıslar tarafından yapılan kitap vakıflarıyla zenginleştirilmiştir. Mesela Nakşibendi Tarikatı mensuplarından Osman Efendi, kitaplarını buraya vakfetmiştir. Aslen Kırımlı olan ve Bursa’da Eminiyye Tekkesi’nde yirmi beş sene hizmet ettikten sonra 1818 yılında vefat eden Keşfî Mehmed Efendi, çok sayıda kitabını Ulucami Kütüphanesi’ne vakfetmiştir. 1886 tarihli Hudavendigâr Vilâyeti Salnamesi’ne göre bu tarihte Ulucami Kütüphanesi’nde 1.738 kitap bulunmaktaydı. 1898 tarihli salnameye göre Ulucami’deki kitap sayısı 2.257’ye, 1927 yılında ise 3.564’e ulaşmıştır.

Kitaplarını vakfederek kütüphane oluşturan önemli bir şahıs da Cizyedarzâde Hüseyin Ağa’dır. Hüseyin Ağa, Hisar’da Kavaklı Mahallesi’nde inşa ettirdiği Nakşibendî dergâhında bir de kütüphane tesis etmiştir. Bu dergâh daha sonra Medreseye dönüştürülmüş ve Haraççıoğlu Medresesi olarak adlandırılmıştır. Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerden cizye toplama işiyle görevlendirilen şahıslar vardı. Hüseyin Ağa’nın atalarının da uzun yıllar bu işle görevlendirilmiş olmaları onların Haraççıoğlu veya Cizyedarzâde olarak meşhur olmalarına yol açmıştır. Bu aile içinden çok sayıda âlim yetişmiştir. Dergâhla ilgili düzenlenen 1760 tarihli vakfiyede kütüphaneye vakfedilen 1.600 den dazla kitap listelenmiştir. 1886 tarihli Hüdâvendigâr Vilâyeti Salnamesi’ne göre bu tarihte Haraççıoğlu Kütüphanesi’nde 1.452 kitap bulunmaktaydı. Söz konusu kitaplar günümüzde Bursa İnebey Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi’ndedir.

I. Murad zamanında Karesi Subaşısı olan Eyne Bey (İnebey), Yıldırım Bayzid’den sonraki fetret döneminde Süleyman Çelebi’nin yanında yer almış ancak Uluabad savaşında İsa Çelebi tarafından öldürülmüştür. Günümüzde Bursa’da Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi olarak kullanılan bina Yıldırım Bayezid zamanında Eyne Bey tarafından inşa edilen dokuz oda, bir dershaneden ibaret olan medresedir. Medresenin iç kısmından bir merdivenle çıkılan üst katta bir oda vardır. Kule oda denilen bu oda kütüphane olarak kullanılmıştır. Hüseyin Çelebi, 1674 yılında medreseyi tamir ettirmiş ve yeni vakıflar tahsis etmiştir. Bu yüzden 1303/l886 tarihli Hüdâvendigâr Vilayeti Salnamesi’nde söz konusu kütüphanenin adı Hüseyin Çelebi Kütüphanesi olarak geçmektedir. Ancak 1898 tarihli salnamede aynı kütüphane bu sefer İnebey Kütüphanesi olarak isimlendirilmiştir. Kütüphanedeki kitap sayısı 1303/l886 tarihli salnamede 1.068, 1898 tarihli salnamede ise 1.294 olarak belirtilmiştir.

Yukarıda haklarında kısaca bilgi verilenlerden başka Bursa’da kitaplarını vakfeden çok sayıda şahıs vardır. Mesela, Molla Yegân’ın büyük miktarda gayrimenkulüyle birlikte 1.900 adet kitabını kendi adıyla bilinen ve müderrisi olduğu Molla Yegân Medresesi’ne vakfettiği 1460 tarihli vakfiyesinden anlaşılmaktadır. 1523 tarihli başka bir vakfiyede Müftü Ahmed Paşa’nın kitaplarını Ulucami içerisinde istifade edilmek üzere vakfettiği görülmektedir. 1585 yılında Hemşinzade Mehmed Çelebi Ulucami’de bir dolap içinde muhafaza ettiği kitaplarını vakfetmiştir. Vakfiyesinde eserlerden yararlanma şartlarını tescil ettirmiştir. 1896’dan evvel Bursa’da Düyun-ı Umumiye nazırı iken Emir Sultan Tekkesi’ni tamir ettiren Rıfat Bey kendisinin ve kardeşinin kitaplarını vakfederek bir kütüphane oluşturmuştur.

Osmanlı dönemi Bursa’sında, vakfedilen kitaplarla cami, medrese ve dergâhlarda oluşturulan daha pek çok kütüphanenin varlığı bilinmektedir. Molla Yegân Kütüphanesi, Müftü Ahmed Paşa Kütüphanesi, Kasım Paşa Medresesi Kütüphanesi, Şeyh İlâhi Kütüphanesi, Mısri Tekkesi Kütüphanesi, Hüsameddin Bursevî Dergâhı Kütüphanesi, Mevlevihane Kütüphanesi, Şeyh Ahmed. Gazzî Kütüphanesi, Eşrefzâde Dergâhı Kütüphanesi, Emir Sultan Kütüphanesi, İsmail Hakkı Bursevî Kütüphanesi, Kurşunizade Kütüphanesi, Baba Efendi Dergâhı Kütüphanesi, Şeyh Mehmet Emin Efendi Kütüphanesi bulardan bazılarıdır.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde babasının görevi sebebiyle Atina’da doğduğu için Atinalı olarak bilinen Şeyh Ali Rıza Efendi, bugünkü Ticaret Lisesi’nin olduğu yerde bulunan Morali Dergâhı’nda bir kütüphane tesis etmiştir. 1882 yılında Yunanistan’dan Bursa’ya göç eden Murad Emrî Efendi Ulucami karşısında “Kütüphâne-i Emrî” adıyla özel bir kütüphane tesis eden önemli bir şahıstır. Emrî Efendi 1887 tarihinde Bursa’da Fevâid isminde edebî bir gazete çıkarmıştı. II. Meşrutiyet yıllarında ise Milli kütüphane kurulmuştur. 1927 Bursa Salnamesine göre Milli kütüphanede 5.578 basma, 12 elyazması olmak üzere toplam 5.590 kitap bulunmaktaydı.

Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte mevcut kütüphanelerin yenilenmesi, yerlerinin değiştirilmesi, yeni kütüphanelerin açılması ve kitaplarının çoğaltılması gibi faaliyetler söz konusu olmuştur.

C- Salnamelere Göre Kütüphaneler ve Kitaplar
Bursa’da bulunan kütüphane ve kitaplarla ilgili önemli bir kaynak da Osmanlı Devleti’nin farklı bölgeleriyle ilgili her yıl yayınlanan ve resmi yıllıkları olan “salnamelerdir.

1303/1886 tarihli Hüdâvendigâr Vilâyeti Salnamesi’nde Bursa’da altı kütüphanenin adı verilmiş ve bu kütüphanelerde bulunan kitaplar yaklaşık yüz sayfada listelenmiştir. Kitap listesinin sonunda kütüphanelerdeki toplam kitap sayıları da ayrı bir tablo olarak verilmiştir. Tabloya göre sözü edilen tarihte Bursa’da bulunan altı kütüphanedeki kitap sayıları şöyledir:
Eşrefzâde Kütüphanesi: 218
İsmail Hakkı Kütüphanesi: 92
Haraççıoğlu Kütüphanesi: 1.236
Hüseyin Çelebi Kütüphanesi: 987
Sultan Orhan Kütüphanesi: 333
Cami-i Kebir ( Ulucami) Kütüphanesi: 1.470
Toplam: 4.336

Yukarıdaki rakamlara göre 1886 yılında Bursa’daki kütüphanelerde toplam 4.336 adet kitap vardır. Ancak kitapların sıralandığı liste baştan sona gözden geçirilerek eser sayıları toplandığında kitap sayılarının eksik hesaplandığı ve listenin sonunda verilen umumi tabloda da yanlış rakamlar yazıldığı anlaşılmaktadır. Zira gerçek kitap sayıları salnamenin son sayfasında verilenlerden epey farklıdır. Nitekim yapılan sayım neticesinde 617 kitabın eksik yazıldığı, gerçek kitap sayısının 4.953 olması gerektiği anlaşılmıştır. Buna göre 1886 yılında Bursa’da adı geçen kütüphanelerdeki kitap sayıları şöyle olması gerekmektedir:
Eşrefzâde Kütüphanesi: 247
İsmail Hakkı Kütüphanesi: 94
Haraççıoğlu Kütüphanesi: 1.452
Hüseyin Çelebi Kütüphanesi: 1.068
Sultan Orhan Kütüphanesi: 354
Cami-i Kebir ( Ulucami) Kütüphanesi: 1.738
Toplam: 4.953

Salnamede kitap listesinin sonunda yer alan eserler konularına göre de tasnif edilmiştir. Böylece kütüphanelerin içerdiği eserlerin hangi konularla ilgili olduğu ve bunların sayılarının da öğrenilmesi imkânı sağlanmıştır. Yalnız, kitap sayılarındaki hatalar burada da devam etmektedir. Örneğin tabloya göre Eşrefzade Kütüphanesi’nde 228 olması gereken kitap sayısı 218, Camii Kebir (Ulu Cami)’de 1497 olması gereken eser sayısı ise 1470 olarak hesaplanmış, toplam kitap sayısı da 4.373 olması gerekirken 4.336 olarak verilmiştir.

Burada bütün bu hatalar dikkate alınarak 1886 yılında Bursa’da altı kütüphanede bulunan eserlerin konularına göre tasnif edilişini gösteren yeni bir liste hazırlanmıştır. Aşağıda verilecek listede bazı hücrelerde iki farklı rakam yazılmıştır. Tek rakam olan hücreler salnamedeki asıl tablo ile aynı yani doğru hesaplanmış, iki rakamlı hücrelerde ise ilk rakam asıl tablodaki yanlış hesaplanmış sayıyı, ikinci rakam ise listeye göre yeniden hesaplanan doğru rakamı göstermektedir. Ayrıca tablonun orijinaline yeni bir sütun eklenerek söz konusu tarihte konularına göre kitap sayılarının toplamı verilmiştir.

TABLO GELECEK

1886 tarihli salnamede yer alan kitap listesinin son sayfası.

Yukarıdaki listenin yer aldığı salnameden on üç yıl sonra yayınlanan 1316/1898 tarihli salnamede ise kitap isimleri sıralanmadan yalnızca Hüdâvendigâr Vilayeti’nde bulunan kütüphaneler ve ihtiva ettikleri kitap sayıları hakkında bilgi verilmektedir. Buna göre vilayet dâhilinde 9’u Bursa, 5’i Karesi (Balıkesir), 2’si Karahisar (Afyon), 5’i Ertuğrul (Bilecik) ve 7’si Kütahya ve civarları olmak üzere toplam 28 kütüphane bulunmaktadır. Salnamede söz konusu kütüphanelerin isimleri, bulunduğu kazalar, şehir içindeki yerleri, kurucuları, kurulduğu tarihler ve kitap sayıları belirtilmektedir. Buna göre vilayet dâhilinde bulunan 28 kütüphanede toplam 16.430 kitap bulunmaktadır. Bu tarihte Bursa’da bulunan 9 kütüphanede ise toplam 6.419 adet eser mevcuttur. Bursa’daki kütüphanelerle ilgili ayrıntılı bilgileri içeren tablo şöyledir:

1898 tarihli salnamede HüdavendigȃrVilayeti’ndeki kütüphaneler

1325/1907 tarihli Salnâme’de Bursa’da dokuz, Ertuğrul’da beş, Kütahya’da yedi, Karahisar’da iki ve Karesi’de beş olmak üzere toplam 18 kütüphane olduğu belirtilmiştir. Bu kütüphanelerde bulunan toplam kitap sayısı 16.539, Bursa’daki dokuz kütüphanedeki toplam kitap sayısı ise 6.729’dur.

1907 tarihli salnamede HüdavendigȃrVilayeti’ndeki kütüphaneler

II. Meşrutiyet yıllarında kurulan Milli Kütüphane, Yunan işgali döneminde belediye bahçesine, oradan da 1926’da Hacılar Camii’ne nakledilmiştir. 1927 Bursa Salnamesine göre Milli Kütüphane’de 5.578’si basma, 12’si elyazması olmak üzere toplam 5.590 kitap bulunmaktadır. 1927 tarihli Bursa Salnamesi’ne göre şehirde bulunan 16 kütüphanede toplam 16.721 kitap bulunmaktadır. Kütüphanelere göre kitap sayıları tasnif edilirken Milli Kütüphane ayrı ele alınmış ve ihtiva ettiği kitapların konuları da belirtilmiştir. Buna göre 1927 yılında Milli Kütüphane’de bulunan kitapların konuları ve kitap sayıları şöyledir:

Salnamede Milli Kütüphane’nin dışında ismi verilen diğer kütüphanelerde 4.244’ü basma, 6.786’sı yazma ve 111’i de müellif nüshası olmak üzere toplam 11.131 eser bulunduğu belirtilmektedir. Yazma kitapların sayısı 6.786 olması gerekirken hata yapılmış 6.686 olarak yazılmıştır, dolayısıyla kitap yekûnu da eksik kaydedilmiştir. Konuyla ilgili ayrıntılı tablo şöyledir:

Memduh Turgut Koyunluoğlu’nun İznik ve Bursa Tarihi adlı eserinde 1935 yılında Bursa’da on dört kütüphanede toplam 39.484 adet kitap olduğu belirtilmiştir. Bu kütüphaneler ve içerdiği kitap sayıları şöyledir:

Son olarak Kamil Kepecioğlu’nun hazırladığı kütüphane ve kitap sayılarını vereceğiz. Bursa Kütüğü adlı eserinde bazı arşiv kayıtlarını, salnamelerdeki bilgileri ve özellikle de Koyunluoğlu’nun verilerini dikkate alarak Bursa’daki kütüphanelerle ilgili bir liste hazırlamıştır. Kepecioğlu’nun verdiği kitap sayıları Koyunluoğlu’nun rakamlarıyla aynıdır. Yalnız bazı kütüphanelerle ilgili ek bilgi vermiştir ki bunlar söz konusu kütüphanelerle ilgili ayrıntıları içermesi bakımından önemlidir. Kepecioğlu’na göre Bursa’daki kütüphaneler ve ihtiva ettikleri kitap sayıları şöyledir.

tablo gelecek

Sonuç
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. XIV. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar bir ilim ve kültür merkezi olma özelliğini hiçbir zaman kaybetmeyen payitaht Bursa’da medreselerin inşa edilmesiyle birlikte ilmî faaliyetlerde hızlı bir artış ortaya çıkmıştır. Buna paralel olarak ilmiye sınıfı mensuplarının sayısı da çoğalmıştır. Bu durum zaruri olarak Bursa’da yaşayan her kesimden insanın kitaplarla olan ilişkisini olumlu yönde etkilemiştir. Bir süre sonra halkın ve ilim adamlarının ellerinde biriken eserlerle özel veya vakıf kütüphaneler oluşturmaya başlanmıştır. Halkın pratik dinî ihtiyaçlarını karşılamak üzere camilere vakfedilen özellikle Kur’an-ı Kerim ve ilmihal kitaplarını ise ayrıca belirtmek gerekir. Çünkü bu tür kitap bağışları günümüzde bile devam etmektedir.

Vakfedilen kitaplar çoğunlukla cami, medrese ve dergâhların bünyesinde toplanarak muhafaza edildikleri için zamanla pek çok cami, medrese ve dergâhın kütüphanesi oluşmuştur. Vakıf kurucuları, buralardaki eserlerin okuyucuların hizmetine sunulması ve benzeri işlerin takip edilmesi için görevliler tayin etmişler, çalışanların maaşları, kitapların korunması, tamir edilmesi ve çoğaltılması için de pek çok gayrimenkullerini vakfetmişlerdir.
Osmanlı Devleti’nin sonlarına doğru vakıflardan bağımsız kütüphaneler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bursa’da da bu şekilde kurulan kütüphaneler vardır. Kütüphaneler, ihtiva ettikleri eserlerin nitelik ve nicelikleriyle ilgili bilgiler; vakfiyeler, salnameler ve konuyla ilgili yapılan çalışmalardan takip edilebilmektedir.

Osmanlı Devleti’nin sona ermesi ve Cumhuriyet’in kurulmasından sonra eski vakıf kütüphanelerinden kalan eserlerin bir kısmı kaybolurken önemli bir kısmı muhafaza edilerek yeni oluşturulan kütüphanelere nakledilmişlerdir. Osmanlı dönemi Bursa’sından kalan kitaplar günümüzde Bursa İnebey Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi’nde muhafaza edilmekte ve araştırmacıların hizmetine sunulmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA
  • - 1303 Sene-i Hicriyyesine Mahsȗs Salnȃme-i Vilȃyet-i Hüdâvendigâr, Def‘a 13.
  • - 1316 tarihli Hüdavendigâr Vilȃyeti Salnȃmesi, Def‘a 25.
  • - 1325 Sene-i Hicriyyesine Mahsȗs Hüdâvendigâr Vilȃyeti Salnȃme-i Resmisi, Def‘a 34.
  • - 1927 Tarihli Bursa Vilȃyeti Salnȃmesi, Otuzbeşinci Def’a, Bursa Vilȃyet Matbaası 1927.
  • - Ahmed Tevhid, “Bursa’da Umur Bey Câmii Kitabesi”, Târih-i Osmânî Encümeni Mecmuası, İstanbul, 1330, cüz 14, s. 865-872;
  • - Baltacı, Cahit, Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976, s. 617.
  • - Bursa Şer’iyye Sicilleri, (B.Ş.S). A7-121b; A91/30a; B355/37a
  • - Çavdar, R. Tuba, Tanzimat’tan Cumhuriyete Kadar Osmanlı Kütüphanelerinin Gelişimi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul Ün. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1995.
  • - Çavdar. R. Tuba, “Bursa Kütüphaneleri”, Kütüphanecilik Dergisi, İstanbul 1989, sy.2, s. 101-117.
  • - Erünsal, İsmail, “Lamiî Çelebi’nin Terekesi”, Journal of Turkish Studies, (Fahir İz Armağanı), Harvard University, vol: 14, Washington DC 1990, s. 179-194.
  • - Erünsal, İsmail, Türk Kütüphaneleri Tarihi II. Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara, 1991, 5.
  • - İnalcık, Halil, “XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”, Belleten, c. XXIV, sy. 93, s. 45-66.
  • - Kara, Mustafa, “Bursa Ciyedârzâde Zâviyesi ve Kütüphanesi”, Bursa’da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü-3, Bursa 2004, s. 247-260.
  • - Karataş, Ali İhsan, “Lamiî Çelebi’nin Kütüphanesi ve Mirası”, Bursalı Lamiî Çelebi ve Dönemi, Bursa 2011, s. 75-90. Karataş, Ali İhsan, “Tereke Kayıtlarına göre XVI. Yüzyılda Bursa’da İnsan Kitap İlişkisi”, U.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa 1999, c.8, sy.8, s. 317-328;
  • - Karataş, Ali İhsan, “XVI. Yüzyılda Bursa’da Tedavüldeki Kitaplar”, U.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa 2001, c.10, sy. 1, s. 209-230.
  • - Kepecioğlu, Kâmil, Bursa Kütüğü, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Bursa 2009, I-IV.
  • - Koyunluoğlu A. Memduh Turgut, İznik ve Bursa Tarihi, Vilayet Matbaası, Bursa, 1935.
  • - Kunter, Halim Baki, “Kitabelerirniz” Vakıflar Dergisi 1942: sy. 2, s. 445-447.
  • - Kurmuş, Ömer, S. “Bursa’da Dergâh Kütüphaneleri”, Bursa’da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü, Bursa 2002, s. 142-149.
  • - Maydaer, Saadet, “XVI. Yüzyılda Bir Osmanlı Müderrisi: Mevlana Muslihuddin Efendi ve Mirası” U. Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, c. 20, sy. 1, Bursa 2011, s. s. 117-155.
  • - Mermutlu, Bedri, “Osmanlı Bursa’sında Kitaplar ve Hayat”, Bursa’da Dinî Kültür, (Haz: Mustafa Kara), Emin Yayınları, Bursa 2011, s. 273-275.
  • - Orhan, Ş. Yüksel, “Osmanlı İmparatorluğu'nun İlk Başkenti Bursa”, Tarih Mecmuası, Şubat 1964, I, 1.
  • - Öcalan, Hasab Basri, “Bursa Dergâh Kütüphaneleri”, Gümüşlü’den Günümüze Osmanlı Kültüründe Bursa, Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi, İstanbul 2003, s. 74-79.
  • - Öcalan, Hasan Basri, “Bursa Ulucami Kütüphanesi”, Bursa’nın Kalbi Ulucami, Bursa İl Özel İdaresi Yayınları, Bursa 2010, s. 124-131.
  • - Sevim, Sezai, “Fethin Bursa'ya Kazandırdıkları”, Gümüşlü'den Günümüze, Osmanlı Kültüründe Bursa, Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi Yayınları, Bursa 2003, s.105-109.
  • - Şemseddin Sami, Kâmûsu’l-A‛lâm, V.
  • - Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1972, I-II.
  • - Ünver, A. Süheyl, “Çelebi Mehmed’in Hususi Kütüphanesi”, Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, 1970, c. XIX, sy. 4, s. 291-295.
  • - Yediyıldız, Asım, Bir Mabedin Serüveni Bursa Ulucami, Emin Yayınları, İstanbul 2010.
  • - Yüksel, Murat, “Kara Timurtaş-Oğlu Umur Bey’in Bursa’da Vakfettiği Kitaplar ve Vakıf Kayıtları” Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, İstanbul, 1984, sy. 31, s.134-147.
ARAMA YAP