1929 Bulgaristan Mestan doğumluyum. 16 yaşında Yunanistan üzerinden Türkiye’ye geçiş yapıp Bursa’ya yerleştik. 1945 yılında Üftade’nin yakınlarında birinci kale içinde kiralık bir evde yaşamaya başladık.
Geldiğimiz yıllarda 2. Dünya savaşı bitmemişti. Soyadımızı da 1945 yılında Bursa’ya geldikten sonra aldık. Babam, aileme katkım olsun diye nüfusa 3 yaş küçük yazdırdı; dolayısıyla askere üç yıl geç gittim, Tahtakale, Aralık Han girişinde Kirazlı Kahvesi’ni aldık. Sahipleri Kirazlı Köyü’ndendi. Kahvenin ismi de Kirazlı Kahvesi olarak devam etti. Babamın ismi Hakkı idi. Bizden sonra amcam da 1951 yılında Bursa’ya göç edince babam tekelde çalışmaya başladı. Onun için kahveyi amcam çalıştırdı. Askerliğimi bitirdikten sonra kahveyi ikiye böldük; ben de yanına berber dükkânı açtım.
Çünkü askerden önce de berberliği öğrenmiştim ve ünlü cadde de dükkân açmıştım. Herkes beni Berber Mustafa olarak bilir. Amcamın oğluna da berberliği ben öğrettim. 1963’ten sonra ben DSİ ye girdim ve oradan emekli oldum. Amcamın oğlu da berberliğe Aralık Han’ın önceki hali yıkılana kadar devam etti. İkametimizi de 1954 ten sonra Alacahırka Asa suyu sokağında ev yaparak oraya taşıdık. O yıllarda Alacahırka’da Kırım Tatarları vardı; şimdi genelde Pomaklar yaşıyor.
Annem babam vefat edince 1998 de Alacahırka’dan Alipaşa Mahallesi Uzun Sokak’ta daire alarak oraya taşındım. Ben üç kardeşten en büyüğüm; ortancamız kız en küçüğümüz erkek… Ziraat Bankası Müdürü’ydü; o da emekli oldu. Tahtakale’de milletin alışverişi gıda sektöründe yoğunlaşıyordu. O zaman İnebey Hamamının yanında bir tane manifatura vardı. Bunun dışında hep gıda üzerine idi. Köyden gelen insanlar daha kalabalıktı.1954’den sonra insanlar arasında biraz partizanlık başlayıp insanlar kutuplaşsa da çok içten ve samimiydiler.
Partilerden o zaman Demokrat Parti, Halk Parti ve Millet Partisi vardı.1955-1965 yılları arasında ben de Halk Parti’de siyaset yaptım. Gençlik kolları başkanlığı ve merkez ilçe başkanı oldum. Bundan önce de İsmet Paşa’nın katıldığı Marmara Bölgesi Gençlik Kurultayı’nda da divan başkanlığı yaptım; kurultay Tayyare sinemasında gerçekleşmişti. O gün Çelikpalas Oteli’nde yemek vardı. Ben yemeğe kravatlı insanların yeri diye Çelikpalas’a yemeğe gitmedim. İsmet Paşa divan başkanı olan genç çocuk niye gelmedi diye bir grupla Tahtakale’ye geldi. Yemeğe neden gitmediğimi böyle bir dille ifade edince; bana “sen tam bir halk adamısın” dedi ve benim dükkânın önünde hatıra fotoğrafı çektirdik. 1980 li yıllardan 2000 yılına kadar Tahtakale Camileri Derneği diye bilinen beş tane caminin derneği vardı. 20 yıl süreyle bu dernekte başkanlık yaptım. Veziri Camii, Mecnun Dede Camii, Hacı Şeref Sevinç Camilerinin bakım ve onarımında; Abdal Murat Camii’nin de derneğini kurarak, temelden 1963 yılında yapımında bulundum. Halkın katkısının dışında büyük katkıda bulunanlar o zamanki Marmara Oteli’nin sahibi Hasan Bey ve Can Tuğla büyük katkıda bulundular; camiinin mimarı da Kapalıçarşı’nın mimarı olan Emin Canpolat tı. Cami inşaatı 1963lü yıllarda Pomak göçmenlerinin de çalışkan bir millet olmasında dolayı işçi parası vermeden bir yılda bitirildi. O yıllarda insanlar, işaret ettiğim gibi bazı değerlerde çok çabuk buluşuyordu. Bugün baktığımızda insanlar, biraz daha çıkarcı topluma doğru kayma göstermektedir. Ben, yıllarca toplumun içinde bir insan olarak çıkarcı ve reklamcı hiç olmadım.
Bunların dışında hatırladığım, 1960lardan sonra Tahtakale’de at ve eşek azalarak yerini vasıtalara bıraktı. Esnaflardan da Lokantacı Emin ve Bakkal Rıza vardı; yine Hacı Sevinç Caminin yanında Bakkal İhsan vardı. Esnafın içinde epey Rumeli kökenli vardı. Berber olarak da şimdiki berber Sami’nin babası Berber Recep KOŞAN
vardı onunla da meslektaş olduğumuzdan çok iyi anlaşırdık.
CENGİZ BÜTÜN 16.09.2010