1946 doğumlu. 1959 yılında Maksem Mahallesi’ne Keles’ten geldim. Babam Abdullah Sami, Keles’te çiftçilik yapıyordu. Ben bankacıydım.
Mahallemizdeki hazirelerden önemli olanları şunlardır: Başçı İbrahim, Karabaş-i Veli, Şeyh Mehmet Nakşî Efendi (Peygamberimizin 33. silsilesinden), Veli Şemsettin Hazretleri, Maskem, Düsturhan Camisi yanında Kara Ali Paşa, Araplar, Akbıyık türbeleri…
Düğünler, görücü usulüyle olurdu. Mahallede kimsenin kızına bakılmazdı. Dışarıdan gelen delikanlılar, mahalle kızlarına yan gözle bakamazlardı. Önceden, düğün evlerine konak derlermiş. Konaklara dışarıdan da misafirler gelirdi. Bir düğünde gelen misafirin üzerine giyecek doğru düzgün bir pantolonu yokmuş. Aralarından birisi ona yedek pantolonunu vermiş. Neyse, düğün evinin önünde eğlenmeye başlamışlar. Bu çok da güzel oynarmış. Pantolonu veren adam da oynamayı bilmezmiş. En sonunda dayanamamış; pantolonunu da ben verdim zaten demiş.
Önceden gezekler yapılırdı. Sırayla evlerde toplanılır; şarkı, türkü söylerlerdi. Haftada bir kere toplanırlardı. Senede bir kere de geziye giderlerdi. Türk Sanat Müziği’nin kalbiydi bu gezekler.
Telefon almak öyle kolay değildi. Sıraya girer; epey beklerdin. Özal döneminde telefon yaygınlaştı.
Yoğurtçu Sait Dede ve Hüseyin abi vardı. Ellerinde çanla gelirlerdi. Çanın sesinden yoğurtçu ya da sütçü geldiğini anlardın. Bir sopanın ucuna kaplarını asar; omuzlarında taşırlardı. Yoğurdu, kepçeyle verirlerdi.
Kar yağdığında pekmezle kar yerdik. Çok güzel olurdu.
Bayramlarda bayramlaşma camide bayram namazından sonra olurdu. Ancak kurban bayramında kurban kesilir; kurban eti yenir öğle namazından sonra bayramlaşılırdı.
1980 yılından sonra mahallemiz, göç almaya başladı ve apartmanlar çoğaldı.
Sibel Gök 28.07.2010 tarihinde görüşüldü.