Prof. Dr. M. Asım YEDİYILDIZ
Medeniyetlerin oluşumunda yazının önemli bir yer işgal ettiği bilinen bir hakikattir. İslâm tarihinde de bidayetinden itibaren yazı ve yazılı malzemelere önem verilmiş, bizzat bu medeniyete şekillendiren ve ona hayat veren Kur’an’ı Kerim çeşitli yazı malzemeleriyle tespit edilmiştir. Aynı zamanda kimi ashab, efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in sözlerini, fiillerini ve davranışlarını yazıya gerçirmişlerdir. H. 2. ve 3. asırlardan itibaren İslami bilimlerin, yazı tekniği ve malzemelerinin gelişmesine paralel olarak mevcut ilmi birikimler kitaplaştırılmaya, hususi ve genel olmak üzere kütüphaneler oluşturulmaya başlanmıştır. Bu kütüphanelerin bir kısmı ise cami bünyelerinde tesis edilmiş ve bu giderek gelenek halini almıştır. Kendinden önceki İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlı döneminde de gerek yöneticiler ve gerekse sivil halk camiler dâhil çeşitli kurumlar bünyesinde vakıf kütüphaneler oluşturmuştur.
Ulucamii
XIV. asrın sonu ve XV. Asrın başında inşa edilen ve aynı zamanda beylikten devlete geçişin sembolü olarak kurulan ve hâlâ Bursa’nın en önemli mabedi olma işlevini sürdüren Ulucamii’nde XVIII. asır sonunda hünkâr mahfili altında Abdullah Münzevî (ö.1795) tarafından bir kütüphane tesis edilmiştir. Daha önce bir miktar mushaf ve muhtelif ilim dallarına ait az sayıda kitap vakfedilmişse de bunlar bir kütüphane oluşturacak sayıya ulaşmamıştı.
Eldeki bilgiler, Ulucami’ye kitap vakfeden en eski kişinin Müfti Ahmed Paşa olduğunu göstermektedir. Nitekim 1523 tarihli bir sicil kaydına göre, Ahmed Paşa, bazı kitaplarını bu camide muhafaza edilmek şartıyla vakfetmiş, kitapları muhafaza etmesi için bir de hâfız-ı kütüp tayin etmişti. Zikredilen tarihte, hafız-ı kütüp olan Lutfullah adında birisi vefat edince yerine ilim sahibi Şüca b. Mustafa getirilmiştir. 1546 tarihli bir tahrir defterinden Mevlana Muslihıddin Çelebi b. Mevlana Ahmed Çelebi el-Yeganî’nin muhtelif ilim dallarına ait 100 adet kitabını vakfettiğini ve kendisinden sonra vakfının inkırazı halinde kitapların Ulucamii’de muhafaza edilmesini ve burada ihtiyaç sahiplerinin istifadesine sunulmasını şart koştuğunu öğreniyoruz.
Yine 993/1585 tarihinde Hemşinzâde Mehmed Çelebi tarafından bir miktar kitabın Ulucami kütüphanesinde korunmak üzere vakfedildiğini İsmail Erünsal, Bursa Şeriye Sicilleri’ne dayanarak haber vermektedir. Vakfın şartlarına göre, kitaplar dışarıya ancak rehin ve kefil karşılığında ödünç verilebilecekti.
1617 tarihli bir sicil kaydından anlaşıldığına göre, döneminde Hemşirezâde adıyla şöhret bulmuş, aynı zamanda Yıldırım Medresesi’nde müderrislik yapmış olan zat da, Ulucamii’de muhafaza edilmek şartıyla bir miktar kitabını buraya vakfetmiştir. Hacı Osman b. Mehmed b. Dost Ali adında bir başkası 1682’de Ulucami’de ders gören talebelerin ihtiyaç duyduğu kitaplara sarfedilmek amacıyla, 1400 esedî kuruşundan 150 kuruşunu vasiyet etmiştir. IV. Mehmed’in imamı olarak şöhret bulmuş Şeyhülislâm Esbak Mehmed Efendi de Ulucami vaizlerinin yararlanması için çoğu Tefsir ve Hadise dair kitaplar bağışlamıştır.
Hünkâr mahfilinin altındaki Abdullah Münzevî Efendi (ö.1795)’nin kütüphanesine gelince, vakfiyeye göre kitap sayısı büyüklü küçüklü olmak üzere yaklaşık 600 cilddir. Vakfın mütevelliliğine Hacı Halil Efendi b. Hacı Ömer Efendi’yi tayin etmiş, onun ölümünden sonra da Ulucami Cuma vaizi kim olursa mütevelli olarak şart koşmuştur. “Niyet-i safiye ve taviyyet-i vafiye ile hasbeten lillahi’l-ehad ve taleben li-ridati’r-rabbi’s-samed” ifadesiyle yalnız Allah rızası için kitaplarını vakfettiğini belirten Münzevi, sözkonusu kitaplardan tatil günleri dışında, camiiden dışarı çıkarmamak kaydıyla “mütaala ve istinsah” amacıyla isteyenlere verilebileceğini ifade etmiştir. Ayrıca vakfiye şartlarına göre, her sene Şaban ayında mütevelli ve hafız-ı kütüp nezaretinde kitapların sayımı yapılarak sayım defterine yazılacaktır. Sayım sırasında eksik kitaplar hafız-ı kütüp tarafından tazmin edilecektir. Mütevellinin görevini yapıp yapmadığı Ulucamii dersiâmları tarafından denetlenerek, görevi ihmal ettiği tespit edildiğinde durum reisi-i müderrisine bildirilecektir.
Münzevi’nin daha sonra, (25 Muharrem 1205) 4 Ekim 1790 tarihli bir vakfiye suretine göre, hafız-ı kütübün oturması şartıyla Şekerhoca mahallesinde üç oda, bir sundurma, bir kiler ve akarsuyu ile bir miktar bahçeden müteşekkil evini vakfetmiştir. Küçük kıyamet olarak nitelendirilen 1855 depremi sıarsında kütüphanede bulunan kitaplar da zarar görmüş, camiin tamiri için gelen Abdulfettah ve Mehmed Şefik ile beraber kitapları tamir için ciltçi Mehmed de görevlendirilmiştir.
1809 tarihli bir kayıt, Sultan Abdulhamit Han’ın Münzevî Kütüphanesi’nin mütevellisi için İstanbul’daki vakıflarından günlük on akçe ücret tahsis ettiğini göstermektedir. Sözkonusu tarihte culûs dolayısıyla tüm beratların yenilenmesi emredildiğinden Ulucami’deki Nasıruddin Şeyh Abdullah Efendi Kütüphanesi mütevellisi es-Seyyid İbrahim b. es-Seyyid el-Hac Halil’in beratı da yenilenmiş ve ücretini yine eskiden olduğu gibi Bursa Mizân-ı Harîr mukataasından alması emredilmiştir.
Ek-Tablo VI’dan da izleneceği gibi Münzevi’nin kitaplarının çoğu tasavvuf ile alakalıdır. Geriye kalan kısmını ise tefsir, hadis, akâid gibi dînî ilimler, tarih ve tıp gibi sosyal ve müspet ilimlere dair eserler oluşturmaktadır. Şu halde Ulucamii’de yalnız dini ilimler değil, diğer alanlarda da öğrencilerin yararlanabildiği ve ders aldıkları söylenebilir.
Münzevî kütüphanesine kitap vakfedenlerden birisi de Nakşibendî olan Osman Efendi’dir (ö.1785). Rivayete göre, kitaplarını vakfetmesinde Abdullah Münzevî hazretleri etkili olmuştur. Nitekim günün birinde Osman Efendi, talebelerinden biriyle Abdullah Münzevî’ye bir mektup gönderir. Abdullah Münzevî mektubu getiren talebeye daha önce hazırladığı bir başka mektubu uzatarak biz de kendilerine bir mektup hazırlamıştık der ve selamla kendisine iletilmesini rica eder. Verilen bilgilere göre, Osman Efendi, Abdullah Münzevî’ye mektupta inziva ile meşgul olmaktan ne kazandığını sorar. Halbuki kendisinin ikinci icâzet merasimini yapmak üzere olduğunu belirtir. Münzevî de mektubunda Osman Efendi’ye ölümüne bir hafta kaldığını, cenaze namazını kıldırmak için kendisine vasıyyette bulunmasını ve kitaplarını da Ulucami kütüphanesine vakfetmesini söyler. Bunun üzerine Osman Efendi, talebelerini serbest bırakarak Abdullah Efendi’nin dediklerini yapar.
1753 yılı sayımında, Osman Efendi’nin vakıf kitaplarının 598 cild olduğu tespit olunmuş, fakat daha sonra yapılan bir sayımda bunların 61 cildinin kayıp olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca bunlar arasına Umur Bey’den gelen kitaplar ilave edilmiştir. Tasavvufa intisap ettiği rivayet edilen Kırımlı Şeyh Mehmed Efendi (ö.1818) de Câmi-i Kebîr kütüphanesine birçok kıymetli kitabını vakfetmiştir. 1814 tarihinde Câmi-i Kebîr şeyhlerinden Şeyh Kemalüddin Efendi’nin varisleri, ellerindeki kitapları hıfz olunmak için Münzevî kütüphanesine bırakmıştır. Toplam 23 cildden oluşan bu kitaplar tefsir ve hadisle ilgilidir.
Bu kütüphaneye vasıyyeten kitaplarını vakfedenlerden biri de, Çelebi Sultan Mehmed’in medresesinde kalan Hacı Baba Ali Efendi’dir. Ölümü üzerine kütüphaneye nakledilen kitaplar, Tablo V’de sunulduğu üzere 33 cilttir. Asıl adı Derviş Hacı Ali Sıddık Baba b. Merhum Ahmed Efendi olan zatın 19.468,5 akçe nakit terekesi de geride mirasçısı olmadığından beytülmale kaydedilmiştir. Ulucami sükkanından olduğu belirtilen Musannif Mehmed Efendi’nin kitapları Ek-Tablo I’dedir. Bu eserler daha ziyade tefsir kitaplarıdır.
Nihayet 1852 yılında hacdan dönerken vefat eden Urgânî es-Seyyid Hacı Ali Efendi b. Hacı Ahmed’de 104 cild kitabını bu kütüphane için vasıyyet etmiştir. Vakfiyedeki şartlara göre onları Ulucami dersiâmları kullanacaktır.
Kitap Sayımı
Yukarıda da zikredildiği üzere, Münzevî vakfiyesinin gereği olarak kütüphanede yapılan her yıl sayım sonucu bir deftere kaydedilir ve kaybolan cildler yazılırdı. Sayım iki hâfız-ı kütüp ve nâzırdan müteşekkil bir komisyonca gerçekleştirilirdi. İlk sayım 1775 Kasım’da yapılmış, 880 cild kitap olduğu tespit edilmiştir. Bu sayı, 14 Şevval 1194/13 Ekim 1780’deki sayımda 943 cilde çıkmıştır. Daha sonra vakfedilenlerle birlikte kitap sayısı 1782’de 1073’e, 1792’de 1188’e çıktığı görülmektedir. Bunların 45 cildi, 22 Cemaziyelâhir 1204/9 Mart 1790 tarihinde ilave edilmiştir. 21 Şaban 1207/3 Nisan 1793 sayımı ise kitap sayısı 1032 olarak verilmektedir. O halde 600 cildin dışındakiler Münzevi’ye ait olmayan kitaplardır.
H. Basri Öcalan’ın Hüdâvendigâr Vilayeti Salnameleri’ne dayanarak verdiği sayım sonuçlarına göre Münzevi kitaplığındaki kitap mevcudu (cild olarak), 1289/1872’de 880, 1297/1880 tarihinde 1073’tür. 1299/1882 Tarihinde Urganî Ali Efendi adında birisinin kütüphaneye vekafettiği kitaplar dâhil 1301/1886’da kitap sayısının 1182’ye ulaştığı anlaşılmaktadır. 1307/1889’daki sayım sonucu ise 1188’dir.
17 Safer 1201/9 Aralık 1786 yılında kurulan Abdullah Münzevî’nin Hünkâr mahfili altındaki kitapları ile daha sonra yapılan vakıflarla ilave edilen kitapların dışarıya çıkarılması yasaktı. Müderris veya talebelerin yaralandığı bu kitapları dışarı çıkarmakta yalnız Abdullah Münzevi serbestti. Ulucami’de hıfzolunan farklı ilimlere ait Muslıhıddin Çelebi b. Mevlâna Ahmed Çelebi el-Yegânî tarafından vakfedilmiş kitaplar ise, rehin ve kefil bırakmak şartıyla ödünç alınabiliyordu.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, Bursa Ulucami belli bir dönemde ibadet yeri işlevi görmenin yanı sıra, aynı zamanda açık salonlu bir kütüphane işlevi de görmüştür. Ancak daha sonra çeşitli nedenlerle bu işlevini kaybetmiş, bugün kütüphanenin bulunduğu Hünkâr mahfilinin altı imam odası olarak kullanılmaktadır.
Ek: Ulucami Kütüphanesindeki Kitaplar
TABLO 6 GELECEK