Doç.Dr. Salih PAY
Bu çalışma Bursa Şer’î Mahkeme sicillerinin önemi, bu defterlerde yer alan konular, defterlerin sayısı, numaralandırılması, günümüze ulaşması ve diğer illere ait siciller arasındaki yeri ve önemi ile Bursa sicilleri esas alınarak yapılan başlıca çalışmalar üzerinedir.
Şer’î Mahkeme sicilleri, Osmanlı Devleti döneminde şehir kadılarının, mahkemelerde kayıt altına aldıkları olay ve belgelerden oluşan defterledir. Osmanlı Mahkemeleri’ne ait en eski tarihli defterin Bursa Kadı defterleri arasında olması ve yine bu arşivin 1062 adet sicil ile İstanbul’dan sonra en fazla sayıda defteri bulundurması Bursa’yı kadı defterleri açısından önemli kılmaktadır.
XIX. yüzyıla kadar mahkemelerde veya bizzat kadıların yanında muhafaza edilen kadı defterleri, ilk defa 1834 yılında Şeyh Süleyman Efendi Mektebi’nde bir araya getirilmiştir. 1868 yılında İstanbul’a gönderilen defterler, bir müddet sonra Bursa’ya geri getirilmiş ve sırasıyla Çendik Medresesi, Evkaf Dairesi ve Ulu Cami’de korunmuş, 1945 yılında ise Bursa Arkeoloji Müzesi’ne devredilmiştir. İstanbul Müftülüğü Meşihat arşivindekiler hariç Türkiye sınırlarındaki tüm siciller 1991 yılında Millî Kütüphaneye gönderilmiş ve burada ilk defa bütün sicillerin mikro-filmleri çekilmiştir. 2010 yılında yine İstanbul Müftülüğü Meşihat arşivindekiler hariç diğer siciller Milli Kütüphaneden alınarak İstanbul’a, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne nakledilmiştir.
Bursa Kadı sicillerine yönelik ilk çalışmaları 1930’lu yıllarda Kamil Kepecioğlu başlatmıştır. Bununla birlikte sicillerden yararlanarak yapılan ilk akademik çalışmalar ise Ömer Lütfi Barkan ve Halil İnalcık tarafından gerçekleştirilmiştir. Bursa Şer’iyye Sicillerini uluslararası ilim dünyasına tanıtan ise Halil İnalcık olmuştur. Sonrasında çok sayıda araştırmacı siciller üzerine çalışmaya başlamıştır. Bunları genel olarak defter merkezli ve konu merkezli çalışmalar olmak üzere iki kategoride değerlendirmek mümkündür.
Arşivler, toplumların hafızası mesabesindedir. Büyük imparatorluklar arasında en teşkilatlı ve en sağlam temellere dayalı olanlardan biri de Osmanlı Devleti’dir. Osmanlıların diğer benzerlerinden en belirgin vasfı, üç kıtada çok farklı etnik kökene, dine veya mezhebe mensup milletleri bir arada ve huzur içinde XX. asra taşıyabilmiş olmasıdır. Türkiye’de ve yurt dışındaki kütüphanelerde bu dönemden kalma oldukça geniş bir arşiv malzemesi bulunmaktadır. Osmanlı arşivleri yerli ve özellikle de Amerika’dan Japonya’ya kadar pek çok ülkeye mensup yabancı araştırmacının ilgisini çekmiştir. Bu arşiv belgelerinden birisi de şer’iye sicilleridir.
Bursa Kadı Sicilleri, diğer toplumlarda olduğu gibi Uygurlardan Anadolu Selçuklularına kadar İslam öncesi ve sonrası itibariyle Türk toplumlarında da benimsenmiş olan arşiv geleneğinin bir türü çerçevesinde meydana getirilmiş tarihi nitelikli belgelerdir.
Uygurlardan itibaren ve özellikle de İslâmiyet’i kabullerinden sonra Türklerin kurdukları devletlerde zengin kütüphaneler tesis ettikleri, mahkemeler ve devlet dairelerdeki kayıt ve evraklar da dâhil olmak üzere resmi yazışmaların saklandığı arşivler oluşturdukları bilinmektedir. Bununla birlikte Türk ve İslâm dünyasındaki arşiv geleneği en gelişmiş haline Osmanlı Devleti’nde ulaşmış; kuruluşu takip eden yıllarda meydana getirilmeye başlanan arşiv malzemesi, devletin altı asrı aşan ömrünün sonlarında milyonlarca belgeye ulaşmıştır. Bu nedenle Osmanlı arşivlerinde, günümüzde Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Kuzey Afrika coğrafyasında kurulmuş çok sayıdaki devletin ve bunları oluşturan milletlerin tarihlerine ait göz ardı edilemeyecek nicelik ve nitelikte belgeler bulunmaktadır.
Osmanlı Devleti döneminde oluşturulan arşiv belgeleri ana hatlarıyla tapu tahrir defterleri, mühimme defterleri, ru’us defterleri, vakıf defterleri ve şer’î mahkeme defterleri olmak üzere beş grupta incelenebilir.
Kadı defterleri, Osmanlı Devleti’nde Şer’î mahkemelerde kadılar tarafından tutulan defterlerdir. Bu defterlere, yazıldıkları mekân esas alınarak mahkeme defterleri, mahkemelerin çeşidi esas alınarak şer’iyye defterleri veya şer’î mahkeme defterleri ya da yazdıranlar esas alınarak kadı defterleri isimleri verilmektedir. Ayrıca bütün bu örneklerde defter yerine sicil kelimesi de kullanılabilir.
Kadı defterleri, bir şehirde meydana gelen dava, alım-satım, belediye işleri; hükümet ve vakıflara ait bina, köprü, cami, suyolu inşaatı ve tamiri; ölüm, evlenme ve boşanma gibi her türlü olayı ihtiva eden yazılarla vali, kadı, müderris, imam vb. görevlilerin nasb ve azilleri, vakfiyeler, merkezden gönderilen emir, hüccet, berat gibi yazıların özetleri ya da suretlerinin kaydedildiği resmî ve tarihî kaynaklardır. Bu defterler halkın duygu, düşünce, inanç ve davranışlarını, yaşanan olayları olduğu gibi aksettiren, dolayısıyla geçmişin âdeta aynası durumunda bulunan birinci derecede önemli belgelerdir.
Sadece Türkiye için değil, Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu bütün şehirlerin tarihi açısından önemli belgeler içeren Kadı sicilleri maalesef Osmanlı Devleti’nin ancak son 450 yılına ışık tutabilmektedir. Çünkü savaşlar, düşman işgalleri, tabii afetler, sicillerin bir süre kadıların ellerinde bulunması, uzun yıllar uygun olmayan yerlerde korunması vb. daha önceki yıllara ait olanlarla birlikte bir kısım defterlerin yok olmasına sebep olmuştur. Bu nedenle müzelerimizde, özellikle Selçuklular ve diğer Müslüman ve Türk devletlerine ait sicil de bulunmamaktadır. Kadı defterlerinin bir kısmı Türkiye dışında, özellikle Osmanlı Devleti’nin birer parçası olan değişik ülkelerde kalmıştır.
Şehir tarihleri açısından önemli olan siciller, belge çeşidi ve zenginliğini, Tanzimat’la başlayan yenileşme hareketlerinin akabinde kaybetmiştir. 1255/1839 tarihli Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu ile başlayan Tanzimat döneminde, Şer’iyye mahkemeleri konusunda önemli gelişmeler olmuştur. Söz konusu Hatt-ı Hümâyunla özel ve kamu hakları teminat altına alındığı gibi, bu teminatın gereği olan hukukî düzenlemeler de yapılmaya başlanmıştır. Bu mahkemelerin görev ve yetkileri 1855’de neşredilen Şer’iyye Mahkemeleri Nizamnâmesinde belirlenmiş, 1867’de Şûra-yı Devlet Nizamnâmesi ile de kısıtlanmıştır. 1870 yılında Nizâmiye mahkemelerinin kurulmasıyla da, söz konusu görev ve yetkiler bu yeni mahkemelere devredilmiştir.
Sicillerde, ilk zamanlar mahalli olaylarla ilgili belgeler defterlerin baş tarafına; merkezden gelen ferman, berat, buyruldu vs. belgeler ise defterin son tarafına yazılmış veya bazen her ikisi de karışık bir şekilde kaydedilmiştir. Fakat XVII. yüzyıldan itibaren, mahalli belgeler defterin bir başına, merkezden gönderilenler ise defter ters çevrilmek suretiyle defterin diğer başına yazılmıştır.
Sicillerin ait oldukları yer ve sayılarına dair muhtelif zamanlarda katalog ve benzeri çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan elde edilen verilere göre Türkiye’deki sicillerin sayısı yaklaşık olarak 18.000’dir. Bunların İstanbul ve civarına ait olan 9.866’sı İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi’ndedir. Diğer şehirlere ait olan 7.493’ü ise 1991 yılına kadar ait oldukları şehirlerdeki müzelerde bulunmakta idi. İstanbul Müftülüğü Arşivi’nde bulunan sicillerin dışındaki defterler 1991 yılında Millî Kütüphanede muhafaza altına alınmış ve defterlerin tamamının mikro-filmleri çekilmiştir. 2010 yılında yine İstanbul Müftülüğü Meşihat arşivindekiler hariç diğer sicillerin tamamı Milli Kütüphaneden alınarak İstanbul’a, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne nakledilmiştir.
I. Bursa Şer’iyye Sicilleri
Kadı defterlerinin Osmanlı tarihi araştırmalarındaki önemi bilinen bir gerçektir. Ancak Bursa kadı defterleri, Bursa’nın Osmanlı Devleti’nin ilk başkentlerinden olması ve ilk teşkilatlanmanın yine burada gerçekleşmesi nedeniyle diğer şehirlerdeki kadı defterlerinden daha önemli bir yer işgal etmektedir. Bursa Kadı Defterlerinin önemini artıran diğer bir özellik de, mevcut siciller arasında, bilinen en eski tarihli defterin bu arşivde bulunmasıdır. Bursa Kadı Defterlerinin en eski tarihlisi A 1/1, 860-900/1455-1494 ve A 2/2, 867-868/1462-1463 nolu tereke defterleridir. Ayrıca, 1062 adet sicil ile defter zenginliği yönünden de İstanbul’dan sonra ikinci sırayı alması, söz konusu sicillere bir kat daha değer kazandırmaktadır.
1991 yılından itibaren Millî Kütüphanede araştırmacıların istifadesine sunulan Bursa kadı defterlerinin XIX. yüzyıla kadar mahkemelerde muhafaza edildikleri bilinmektedir. 1834 yılından itibaren Şeyh Süleyman Efendi Mektebi’nde depolanan siciller, 1854 depreminden zarar görmüşlerdir. Sicillerin bilinen ilk tamiri ve ciltlenmesi, Bursa İdare Meclisi Başkâtibi Bursalı Eşref Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Bursa kadı defterleri 1868 yılında İstanbul’a götürülmüşlerdir. Bir müddet sonra Bursa’ya geri gönderilen siciller, bu tarihten sonra sırasıyla Çendik (Kazzazoğlu) Medresesi, Evkaf Dairesi mahzeni ve Ulu Cami’in pencerelerindeki dolaplar içinde muhafaza edilmiştir.
Siciller, 1924’de Şer’î Mahkemelerin kaldırılmasından sonra Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün uhdesine geçmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı 3 Kasım 1941 tarihinde sicillerin bulundukları şehir ve kasabaların müzelerinde korunmasına karar vermiş; bu çerçevede Bursa kadı defterleri de 1945 yılında Bursa Arkeoloji Müzesi’ne devredilmiştir. Vakıflara ait muhasebe defterleri ile orijinal vakfiyeler sicillerden ayrı olarak vakıflar binasında muhafaza edilirken, 1958 Kapalı Çarşı yangınında yanmıştır. Sicillerin yeri son olarak 1991 yılında değiştirilmiştir. Bu tarihte, İstanbul Müftülüğü’nde bulunanlar hariç bütün siciller Millî Kütüphanede bir araya getirilmiş ve ait oldukları ilin alfabetik sırasıyla mikrofilmlere alınmaya başlanmıştır. Bu çerçevede, Bursa’ya ait sicillerin mikrofilmleri de 2000 yılında Bursa’ya kazandırılmıştır.
Bursa kadı defterleri tespit edebildiğimiz kadarıyla üç kez numaralandırılmıştır. Bunlardan ilki 1868 yılında defterlerin İstanbul’a gönderilmesi sonrasında yapılmıştır. İkinci numaralandırma, Şer’î Mahkemelerin 1924 yılında kaldırılmasından sonra, defterler Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne geri gönderildiğinde gerçekleştirilmiştir. Son numaralandırılma ise defterlerin 1991 yılında Millî Kütüphaneye teslim edilmesinin ardından yapılmıştır.
Defterlerde biri harf, diğeri de rakam olmak üzere iki farklı numara vardır. A, B, C, … gibi harf şeklindeki numaralandırma, defterlerin Bursa Müzesi’ne getirilmesinden sonra yapılmış ve bu tasnifte büyük ihtimalle defterlerin boyutları göz önünde bulundurulmuştur. Buna göre defterlerin 208’i A, 408’i B, 238’i C ve 39’u da D şeklinde dört ana gruba ayrılmış, ancak 169’una tasnif numarası verilmemişti. Defterlerin Millî Kütüphaneye gönderilmesinden sonra, daha önce tasnif edilmemiş olanları da “E” harfiyle numaralandırılmış, böylece Bursa ve kazaları ile Süğüt’e ait defterlerin tasnifi tamamlanmıştır. 1, 2, 3, … gibi rakam şeklindeki numaralandırma ise, grup içinde sıralandırmadan ibarettir. Rakam şeklindeki numaralar da iki tane olup kesme işareti (/) ile birbirinden ayrılmıştır. Defterler kaynak olarak gösterildiğinde herhangi bir karışıklığa meydan vermemek için her üç numarayı da belirtmek gerekir. Meselâ: “B 131/346”.
Bursa kadı defterlerinden 798’i Bursa merkezi ve köylerine, 32’si Kemalpaşa’ya, 22’si Mudanya’ya, 20’si İnegöl’e, 10’u Gemlik’e ve 11’i de Bilecik’in Söğüt ilçesine aittir. E grubunu oluşturan 169 defterin tespiti ise henüz yapılmamıştır.
II. Bursa Şer’iyye Sicilleri Esas Alınarak Yapılan Bazı Çalışmalar
Bursa Şer’iyye sicillerine yönelik ilk çalışmaları 1930’lu yıllarda Kamil Kepecioğlu başlatmıştır. Akabinde Hikmet Turhan Dağlıoğlu, M. Turgut Koyunluoğlu ve Nazım Yücelt de Uludağ ve Türkün isimli dergilerde bazı belgeleri yayınlamışlardır. Bununla birlikte sicillere yönelik ilk akademik çalışma yapanlar arasında Ömer Lütfi Barkan, Halil İnalcık Neşet Köseoğlu, Mustafa Akdağ, Halil Sahillioğlu ve Süheyl Ünver bulunmaktadır. Bursa Şer’iyye sicillerini uluslararası ilim dünyasına tanıtan ise yine İnalcık olmuştur. O, 1951’in yaz aylarında Bursa sicilleri üzerinde çalışmaya başlayarak bunların önemini 1954 yılında yayınladığı makalesinde belirtmiştir.
Bu ilk akademisyenlerin akabinde çok sayıda araştırmacı siciller üzerine çalışmaya başlamıştır. Bunların genellikle defter merkezli ve konu merkezli olmak üzere iki kategoride gerçekleştirildiği görülmektedir.
Defter merkezli çalışmalar çoğunlukla iki aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle defter günümüz alfabesine aktarılır, akabinde de defterdeki belgeler değerlendirilir. Defter merkezli çalışmalar ferman, berat, emir, hüküm vb. merkezle yapılan yazışmaların suretlerinin bulunduğu defterler üzerinde olabildiği gibi, mahkemeye intikal eden farklı konulardaki dava özetlerinin yazıldığı veya sadece vakıf muhasebe kayıtlarının yer aldığı defterler de olabilmektedir. Defterlerin günümüz alfabesiyle yazılması ve analiz edilmesi şeklinde yapılan çalışmalar, belgeleri okumaya vakti olmayan ve özellikle de belgelerin orijinallerini okuyabilecek alt yapıya sahip olmayan araştırmacılar için vazgeçilemez niteliktedir. Bu sebeple bu tarz çalışmalarda mutlaka belgelerde yer alan şahıs, yer, meslek, kurum vb. konuları içeren ayrıntılı bir indeks hazırlanmalıdır.
Konu merkezli çalışmalar ise tespit edilen bir veya daha fazla konunun kadı sicillerinden taranması temeline dayanır. Yerli veya yabancı çok sayıda araştırmacı Bursa kadı defterleri üzerinde bu tarz çalışmalar gerçekleştirmiştir.
Konu merkezli çalışmaların ilki ve en kapsamlısı Kâmil Kepecioğlu tarafından hazırlanan Bursa Kütüğüdür. Ayrıca Hikmet Turhan Dağlıoğlu, M. Turgut Koyunluoğlu ve Nazım Yücelt’in Uludağ ve Türkün isimli dergilerde yayınladıkları belgeler ile Neşet Köseoğlu, Halil İnalcık, Mustafa Akdağ, Halil Sahillioğlu ve Süheyl Ünver’in Bursa defterlerini esas alan yayınları sicillere yönelik ilk çalışmalar arasında zikredilebilir.
Son yıllarda lisansüstü çalışmaların yaygınlaşmaya başlaması ile konu merkezli çalışmalar da ilgi görmeye başlamıştır. Bu çerçevede kadı defterleri esas alınarak, çok sayıda yüksek lisans veya doktora tezi hazırlanmış, makale vb. araştırmalar yapılmıştır. Bunlar arasında Bursa’da yer alan mektep, medrese, külliye vb. müesseselerin incelendiği kurumlar tarihine yönelik çalışmalar olduğu gibi, şehir tarihi, sosyal, ekonomik, askerî ve idarî tarihe yönelik araştırmalar veya sadece tereke, vakıf ya da ferman kayıtları esas alınarak yapılan çalışmalar da vardır.
Konu merkezli çalışmalar arasında sınırlı sayıda deftere dayalı olanlar da bulunmakta olup, konu bir veya birkaç defterdeki belgelerle sınırlı tutulmaktadır. Bu tarz çalışmaların hedeflerinden biri araştırmacıya çok sınırlı bir alanda tespit ve değerlendirme yeteneği kazandırmaktır. Bu sebeple defterler Türk alfabesine aktarılmadıkları gibi genellikle belgelerin özetleri de verilmez. Bu tarz çalışılmaların en önemli özelliği, araştırmacıya birinci el kaynakları değerlendirme tecrübesi kazandırmasıdır. Fakat bununla birlikte, aynı defterden farklı konularda inceleme yapmak isteyen diğer araştırmacıların, defterin orijinal nüshasına tekrar dönmek durumunda kalmaları telafisi zor bir zaman kaybına sebep olmaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
Bursa ve civarının tarihine ışık tutması bakımından son derece değerli bilgiler içeren Bursa Şer’iyye sicilleri, özellikle kurumlar ve şehir tarihçiliği açısından vaz geçilemez nitelikte bir arşiv kaynağıdır. Bu defterler devlet merkezi ile yapılan yazışmalar, reayanın şikâyet veya talepleri, belediye ve zabıta işleri, devletin emir ve yasakları, bölgede yetiştirilen ürünler, tımar ve vakıf teşkilatı, isyanlar, yiyecek, giyecek, mal ve eşya fiyatları, şehirlerin fiziki yapısı, örf ve adetler, yürürlükteki kanunlar ve bunlara ait uygulamalar, vergiler, halkın devlet görevlileri ile olan ilişkileri, imar faaliyetleri, tereke kayıtları, esnaf teftişi, halk hekimliği ve tıp tarihi, esnaf listeleri, dini ve etnik grupların birlikte yaşama kültürü gibi çok çeşitli konuları içermektedir.
Setbaşı Kütüphanesi, Bursa’nın hafızası olan Bursa Kadı sicillerinin mikro-filmleri ve dijital nüshalarına ev sahipliği yapmakla büyük değer kazanmıştır. Ancak mikro-filmlerin çekimleri esnasında gereken özenin gösterilmediği de bilinmektedir. Dolayısıyla bu filmlerden aktarılarak hazırlanan dijital nüsha da pek sağlıklı değildir. Bu durum araştırmacıları fazlasıyla müşkil durumda bırakmaktadır. Bu nedenle Bursa sicillerinin yazma eserlerin dijital ortama aktarılmasında kullanılan modern sistemle yeniden çekimlerinin yapılması ve araştırmacıların istifadesine sunulması Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bursa Valiliğinin şehre hatırı sayılır katkıları arasında olacaktır. Bursa Şer’iyye sicilleri üzerine yapılan çalışmalardan tamamlanmış olanların yayınlanmasının sağlanması, yeni çalışmaların teşvik edilmesi de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bu konuda atılacak en önemli adım ise Bursa Kadı Sicilleri Araştırma Merkezi oluşturulması ve böyle bir kurumda görevlendirilecek uzmanlar vasıtasıyla Sicillerin tamamının taranarak kapsamlı bir indeks çalışmasının gerçekleştirilmesi olmalıdır.