BURSALI ÂŞIK YUNUS

Mustafa Özçelik

Tarihî Yunus Emre konusunda olduğu gibi Âşık Yunus hakkında da ona atfedilen şiirlerin dışında fazla bir bilgiye sahip değiliz. Bilinenler ise Âşık Yunus’un da müntesibi olduğu Halvetî kaynaklarında, konu ile ilgili araştırmacıların eserlerindeki malumat ve şiirlerinin yer aldığı divanlar ve cönklerdir.

Halvetî Kaynaklarında Âşık Yunus
Bursalı Âşık Yunus’u ilim, kültür ve edebiyat âlemine tanıtan “Yunus Emre’yi Ziyaret” başlıklı yazısıyla Rıza Tevfik oldu. Onun bu yazısıyla Âşık Yunus etrafında yazılar yazılmaya, tartışmalar yapılmaya başlandı. Dolayısıyla biz, Âşık Yunus’un daha geniş kitlelerce tanınmasını ona borçluyuz. Fakat bu durum, Âşık Yunus’un önceden bilinmediği/tanınmadığı anlamına gelmemektedir. Zira Âşık Yunus hakkında Halvetî kaynaklarında kısmî de olsa bazı bilgilere rastlıyoruz. Bu yüzden Âşık Yunus’un tarihî kimliği hakkında malumat verirken önce bunlara değinmek gerekecektir.

Niyâzi Mısrî Hz.
Bunlardan ilki, Niyâzi Mısrî’nin Âşık Yunus’un kabrini keşfiyle ilgili Halvetî kaynaklarındaki menkıbeleridir. Bunlar arasında yer alan Niyâzi Mısrî’nin halifesi İbrahim Rakım Efendi tarafından yazılan Vakıat-ı Mısrî, Tuhfet’ül-Asrî fi-Menakıb-ı Mısrî adlı eserler, yine Halvetî/Şabanî şeyhi İbrahim Has’ın Tezkiresi, Gazzizade Abdüllatif’in Hülsatü’l-Vefayat, Mehmet Şemseddin Efendi’nin Gülzâr-ı Mısrî isimli kitaplardaki Niyâzi Mısrî’nin Yunus’un kabriyle ilgili keşfine dair malumat, bu konu ile ilgili bilgilerin temelini oluşturmaktadır. Mehmed Şemseddin’in, Yâdigâr-ı Şemsî adlı eserinde ise bu durum daha detaylı olarak anlatılmaktadır.
Bütün bu malumatların dayanağı ve kaynağı ise, Niyâzi Mısrî’nin Âşık Yunus’un mezarını manevî bir işaretle keşfetme hadisesidir. Bu da göstermektedir ki bilhassa Bursa’daki Halvetîlik çevresinde Âşık Yunus’la ilgili bir inanış ve telakki mevcuttur. Niyâzi Mısrî’nin Âşık Yunus’a verdiği önem, onun Yunus’un şiirlerini şerh etmesi, ona nazireler yazması, Yunus’un bestelenmiş ilahilerinin Mısrî dergâhında okunması; Âşık Yunus’un bu çevrelerde bir hayli önemli görülmesini sağlamış, bu muhitin Âşık Yunus’un kabrinin Bursa’da olduğu şeklindeki kabulü daha sonra halk kitlelerine de sirayet etmiş, bulunan kabirler üzerine buraya bir kitâbe yapılarak etrafı çevrilip bir ziyaretgâh haline getirilmiştir.

Resmî Kayıtlar
Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki muhasebe defterinin 370 sıra numarasında “Vakf-ı zaviye-i Yunus Emre der mahalle-i Kara Abdürrezzak der Bursa” kaydı ile 186/19 numaralı defterde bulunan “Bursa’da Yunus Emrem zaviyesi vakfı” şeklindeki kayıt bulunmaktadır.
Bu kayıtta “Bursa’da Veled-i Abdürrezzak mahallesindeki kâin Yunus Emre zaviyedarlığına Zilkade 1274 tarihinde Seyyid Hafız Mehmed Esad Efendi’nin büyük oğulları Es-seyyid Mehmed Nazif ve Mehmed Tevfik ve Mehmed Şükrü Efendiler ile Es-seyyid Nazif efendi niyabetiyle küçük oğlu Mehmed Salih Efendi’ye tevcih edildiğine…” denerek bu zaviyenin Yunus Emre adına kayıtlı olduğu belirtilmektedir.

Şiir Mecmuaları
Âşık Yunus adının ve şiirlerinin yer aldığı şiir mecmuaları da Âşık Yunus konusunda dikkate alınması gerekli kaynaklardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Bursa İl Halk Ktp. Nü: 882’de kayıtlı bulunan “Mecmûa-i Eşar”, Çorum İl Halk Ktp. Nü: 2157’de kayıtlı “Dîvân-ı Yûnus Emre”, Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi Bl. Nü: 3480’deki “Dîvân-ı Yûnus Emre”, Viyana Millî Ktp. Nü: 67’deki “Dîvân-ı İlâhiyât-ı Yûnus Emre”, Ankara Millî Ktp. Nü: 204 ve Nü: FB/442’deki mecmualar.
Bu kaynakların bir kısmında ilk bölümde de belirttiğimiz gibi Yunus Emre ile Âşık Yunus şiirleri ayrı başlıklar halinde yer almaktadır. Bunlardan en önemlisi iki Yunus’un şiirlerini bilinçli olarak ayıran XV. yüzyılda istinsah edilen “Bursa mecmuası”dır. Mecmuada Yunus Emre’ye ait şiirlere “Yunus Emre fermayed”, Âşık Yunus’unkilere “Âşık Yunus fermayed” başlıkları konulmuştur.
Bir diğer örnek olarak 1327/1911 tarihindeki taşbasması Yunus Divanı’nın kapağındaki şu bilgiyi verebiliriz: “İş bu kitab-ı müstetâbın derûnunda kutbü’l ârifin meşâyih-ı izâmdan Mevlâna Âşık Yunus Emre hazretlerinin dîvân-ı lâtifleriyle halifesi Âşık Yunus hazretlerinin dîvân-ı pür kemâlleri… tab’u temsîl kılınmıştır. Kaddisallâhi esrârihim ve nefeana’llâhü bi-şefâatihim âmin.”

Çeşitli cönklerde bulunan şiirler ise bu konudaki diğer kaynaklardır. Konya Mevlâna Müzesi İhtisas Kütüphanesi’nde ve İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan cönklerde Âşık Yunus’a ait ilahiler yer almaktadır. Bu ilahiler, kendilerine özgü nitelikler taşır. Bu yüzden bunları ilk Yunus’un şiirlerinden ayırmak oldukça kolaydır. Bunlar diğer Yunus’un şiirlerine göre daha basit söylenmiş, tasavvufî neşveden çok zahidâne bir anlayışı yansıtmaktadırlar. Bunlar dönem olarak XVIII. asra aittir. Bu tür şiirlere daha önceki dönemdeki derlemelerde pek rastlanmamaktadır.
Yine bu tür cönklerde yer alan şiirlerde Yunus, Yunus Emre, Derviş Yunus gibi mahlasların yanı sıra Âşık Yunus mahlasının da kullanıldığı örnekler görülmektedir. Bunun bize ilk Yunus’un “âşık” mahlasını da kullandığını gösterdiği gibi bu adı taşıyan başka bir Yunus’un varlığını da belirttiğini söyleyebiliriz.

Yakın Dönem Kaynakları
Konu ile ilgili araştırmalar yapan Rıza Tevfik, Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Faruk Kadri Timurtaş, Turan Alptekin, Esat Coşan ve Mustafa Tatcı gibi yazar ve ilim adamlarının makale ve kitapları ise bu konuyu daha etraflıca ele alan çalışmalardır.

Bursalı Yunus’un Kâşifi: Rıza Tevfik
Yunus’un Bursa’daki kabrinin ilim ve edebiyat dünyasında gündeme gelmesi ise Rıza Tevfik’le olmuştur. Rıza Tevfik, Bursalı Âşık Yunus’u iki makale ile ilim âlemine tanıtmıştır. Onun Büyük Duygu mecmuasının Temmuz 1913 tarihli 10. sayısında “Yunus Emre Hakkında Biraz Daha Tafsilat” ve Temmuz 1914 tarihli Peyam dergisinin edebiyat ilavesinde yazdığı “Yunus Emre’yi Ziyaret” başlıklı yazıları, Yunus Emre konusunu ilim ve edebiyat âlemine tanıtmış oldu.

Rıza Tevfik
Rıza Tevfik’in “Yunus Emre’yi Ziyaret” yazısı, “koca Türkmen şair-i sofisi” ve “mübarek âşık” dediği Yunus Emre’nin Bursa’da bulunan kabrini ziyaret için yaptığı yolculuğu anlatır. “Yunus Emre Hakkında Biraz Daha Tafsilat” yazısında ise Yunus Emre’nin sûfi telakkileri üzerinde durur.

Rıza Tevfik, bahsi geçen yazısında hem Yunus’un şairliğinden hem de kabri ile ilgili daha önce Halvetî kaynaklarından aktardığımız malumattan bahseder. Buna göre Âşık Yunus’un kabri, Emir Sultan civarındaki Karamazak mahallindedir. Burada arkadaşları Yunus Emrem ve bu mahalleye ismini veren Abdürrezzak isimli bir zatla birlikte medfundur. Bu türbe, Yedekçizâde Ali Efendi nâmında bir hayır sahibi tarafından tamir ve ihyâ edilmiştir.

Bursa Mecmuası
Rıza Tevfik, daha sonra buranın keşfiyle ilgili olaya temas eder. Ona göre de “Yunus Emre’nin mezarı bir zamanlar bütün bütün harâb olmuş ve yeri belli olmayacak surette dümdüz kalmış iken meşhur Niyâzî-i Mısrî, bu mezarın mevki-i hakîkisini tâyin eylemiştir.”
Rıza Tevfik’in bu yazıları, bir hayli tartışmaya yol açmıştır. Bunun sebebi ise onun “bir tek Yunus vardır, o da Âşık Yunus’tur. Bursa’da yaşamıştır” demesidir.
Şimdi de o tartışmalara bakalım.

Âşık Yunus’la İlgili Tartışmalar
Rıza Tevfik’in bu yazıları, Yunus Emre ile ilgili çalışmaların başladığı o asrın başında bütün dikkatleri Yunus üzerine çekmiş, onun ardından başka bilim adamları ve yazarlar da bu konuda muhtelif görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat bu tartışmalar, Âşık Yunus isimli bir şairin olup olmadığından çok Bursa’daki kabrin bilinen ilk Yunus Emre’ye ait olup olmadığıyla ilgilidir.

Bunlar arasında en önemlisi, Rıza Tevfik’in görüşüne muhalif fikirler ileri süren M. Fuat Köprülü’dür. Köprülü’ye göre “Bursa’daki Yunus merkadının hakiki Yunus’la bir ilgisi yoktur. Niyâzi Mısrî’ye ait olan rivayete de Bursa’da yaşamış yahut Bursa’yı görmüş Lamii Çelebi, İsmail Beliğ, Evliya Çelebi ve başka yazarlarca doğrulanmadığı için itibar edilemez. Ona göre Yunus Emre’nin halifesi bir başka Yunus’un varlığı kesin değildir.”
Köprülü’nün bu itirazı, Rıza Tevfik’in Yunus Emre’nin bu adı taşıyan tek şair olduğu ve mezarının Bursa’da olduğu şeklindeki yaklaşımınadır. Değilse o da birden fazla Yunus olduğunu söylemektedir. Ona göre de bunlardan ilki “Yunus Emre yahut şiirlerinde ekseriya kullandığı gibi Kul Yunus, Âşık Yunus veya Yunus Emrem adını taşıyan ve XIII. asrın son yarısı ile XIV. asrın başlarında yaşayan derviş Yunus, diğer(ler)i, Yunus mahlaslı şiirler yazan diğer Yunuslardır.” Buna göre bunlardan Yunus Emre diye bilineni onüçüncü asırda yaşayan Sarıköylü Yunus Emre, diğeri de muhtemelen Bursalı Âşık Yunus’tur (ö.1438-9).

Abdülbaki Gölpınarlı da Fuat Köprülü gibi düşünmektedir. Ona göre de Bursa’daki mezar ve onun bulunuşuyla ilgili rivayet uydurmadır. Ancak Gölpınarlı, Köprülü’den farklı olarak H.843/M.1439’da vefat eden ve Bursa’da medfun olan bir Âşık Yunus’un yaşamış olduğunu kabul eder. Bu zat yani “Âşık Yunus, diğer Yunus’tan bir asır sonra yaşamıştır. Bazı kaynakların Sultan Murat, Yıldırım devrinde yaşadıklarını söyledikleri Yunus budur. Diğer Yunus’un takipçisidir.”

Gölpınarlı, Bursa’daki Yunus kabrinin Yunus Emre’ye ait bir makam olmadığına, Yunus’un Emir Sultan için yazdığı şiirlerden hareketle buranın “1438-1439’da vefat eden, Emir Sultan’ı öven, türbesinden bahseden bir başka Yunus’a ait olduğuna inanıyoruz” der. Yine şiirlerinden söz ederken de Âşık Yunus’un mezarı konusunda daha kesin bir dil kullanır: “Fakat bu şiirlerin hepsi, bir tek şairin midir yoksa başka Yunuslar da var mı? Kesin bir şey söylenemezse de Yunus mezarlarının çokluğu, Yunus Emre’den ona bağlılıkları yüzünden adını takınan Yunuslar’ın da çok olduğunu, bunlardan Emir Sultan’a bağlı olanının mezarı, hiç şüphe yok ki Bursa’dadır.”

Abdülbaki Gölpınarlı
Gölpınarlı, bu bilgilerin yanı sıra Âşık Yunus’un yaşadığı muhtemel yüzyıl hakkında da bilgi verir: “Yunus, Âşık Yunus, Derviş Yunus, Yunus Dede, bazı kere de Yunus Emre mahlaslarını kullanan bu şairin; Emir Sultan türbesinden, Mevlûd’den, onu okuyanlardan bahsetmesine göre, XV. yüzyılda, hatta bu yüzyılın ikinci yahut XVI. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olması lâzım gelir.”

Burhan Toprak da Köprülü’den naklen benzer bir görüşü dile getirir. Toprak, “Abdürrezzak dergâhında Yunus Emre, Âşık Yunus ile Abdürrezzak namına üç mezar ve bir de kitâbe vardır” dedikten sonra “efsaneye göre Yunus Emre burada medfundur. Lakin bu medfen katiyen Yunus’un değildir. Bir asırdan beri halk arasında şayii olmuş zayıf bir rivayettir. Yunus Emre’nin Âşık Yunus adlı bir halifesi olduğu rivayeti ise tamamen asılsızdır” demektedir.

Timurtaş da “tarihî Yunus Emre’nin takipçisi bir Yunus daha vardır ve adı Âşık Yunus’tur. XV. yüzyılda yaşamıştır” der. Mezarının yerini belirtmez ama Bursa’daki mezarlardan birinin bu şaire ait olduğunu söyler.

Yunuslar konusuyla ilgilenen bir başka yazar Turan Alptekin’dir. Ona göre “birbirini izleyen üç Yunus vardır. Âşık Yunus, ilk Yunus’un kendisinin yerine halife bıraktığı Yunus’tur. Alptekin’e göre kuruluş devri olayları Yenişehir ve Bursa dolaylarında meydana geldiği için Âşık Yunus, Bursa’da ölmüş olmalıdır. Üçüncüsü ise Âşık Yunus’tan sonra Porsuk nehrinin Sakarya’ya karıştığı bölgede yaşamış ve diğer iki Yunus’un geleneğini fetret devrinin yıkıntıları arasında tümüyle kaybolmaktan kurtaran bir başka Yunus’tur.”

Cahit Öztelli ise tarihî Yunus Emre’den başka Yunus mahlası kullanan şairler olduğu gibi bu adı gerçekten taşıyan şairlerin de olduğunu söyler. “Başka Yunuslar’ın yaşadığını belirleyen işaretler de var” dedikten sonra elinde bulunduğunu söylediği bir mecmuada Yunus Emre’nin şiirlerinin başında “Yunus-ı kadim” kaydının bulunduğunu belirtir. Ona göre bu kaydın konulması, mecmuanın yazıldığı sırada bunları oldukça şöhretli bir Yunus’tan ayırmak düşüncesinden ileri gelir.

Öztelli, daha sonra kanıt olarak daha önce Turan Alptekin ve Mustafa Tatcı’nın da belirttiği 1327/1911 tarihli taşbasma Yunus divanının kapağında yer alan “Mevlâna Âşık Yunus Emre Hazretleri” ile “Halifesi Âşık Yunus Hazretleri” ifadesinin açıkça başka bir Yunus’un varlığını gösterdiğini söyler. Ona göre taşbasması divandaki şiirlerin çoğunun konuları, dili ve üslubu bunların Âşık Yunus’a ait olduğunu göstermektedir.

Mustafa Tatcı ise, kitabında buraya kadar aktardığımız görüşleri özetledikten sonra bilinen Yunus Emre’den başka bir de Âşık Yunus isimli bir şairin olduğunu söyler. Ona göre, Hacı Bektaş Velayatnâmesi, Âşıkpaşazâde Tarihi, Âşık Paşa Tezkiresi, Nefahat ve Reşahat tercümeleri gibi kaynaklarda adı geçen ve Eskişehir civarında yaşayan Yunus Emre’den başka, onun etkilediği şairler arasında Âşık Yunus mahlasıyla şiirler söyleyen ve XV. asırda Yıldırım, Beyazıt, Çelebi Mehmet ve II. Murat zamanlarında Bursa’da yaşamış bir Âşık Yunus vardır. Konuyla ilgili kaynakların bilgilerine göre de H.843/M.1438-9’da vefat etmiştir. Şairin kabri veya makamı da Karamazak mahallesinde Sadi Tekkesi bahçesindedir.

İfadelerden de anlaşıldığı gibi bütün bu araştırmacılar arasında en detaylı bilgiye Mustafa Tatcı’da rastlıyoruz. Ona göre “tarîkat geleneği içinde yaşayan bir tek Yunus Emre mevcuttur. Esasen kimliğini bilmediğimiz ve Eskişehir civarında yaşadığına inandığımız bir tek Yunus, İlk Yunus’tur… Bu Yunus, pek çok şairi etkilemiştir. Onun etkilediği şairlerden biri de XV. asırda Bursa’da yaşayan Âşık Yunus’tur.”

Âşık Yunus’un Kabri (Bursa)
Tatçı, böyle bir şairin varlığına delil olarak bazı yazma kaynakları gösterir. Bunlardan en önemlisi XV. yüzyılda istinsah edilen Bursa mecmuasıdır. Bu mecmuada iki Yunus’un şiirleri ayrı başlıklar halinde yer almaktadır. “Bursa mecmuasını düzenleyen müstensih, şiirleri belli başlıklar altında toplayarak ilk kez ve şuurlu olarak bu iki şairin şiirlerini ayırmaktadır. Mecmuada, Yunus Emre’ye ait olan şiirlere “Yunus Emre fermayed”, Âşık Yunus’unkilere “Âşık Yunus fermayed” başlıkları konulmuştur.”

Tatcı, bir söyleşinde bu konuyla ilgili olarak daha kesin ifadeler kullanır: “Bizim Yunus’tan yüz sene sonra, Emir Sultan zamanında yaşamış olan bir büyük Yunus daha var; Âşık Yunus… Kendisi Bursalı, 1400 yılı ortalarında vefat etmiş, Kübrevî veya Nurbahşî dervişi yani Halvetî. Emir Sultan yoluna mensup bir derviş. Âşık Yunus mahlasıyla şiirler yazıyor. Bursa’da bugünkü Emir Sultan’a yakın, Karamazak Mahallesi diye bir mahalle var; kabri orada bir evin içinde… Bizim Yunus olmasa da Bursa’da bir Âşık Yunus yaşıyor, o kesindir. Tarihî belgeleri, yazdığım esere koydum değerlendirdim; onun için gönlümde endişe edecek bir şey yok. Yani ilmî veriler orada bir Âşık Yunus’un yaşadığını gösteriyor. Hatta Âşık Yunus’un eserleri o kadar baskın çıkmış ki bizim Yunus’un eserlerinin yerine onun eserleri icra edilir olmuş.”

Âşık Yunus’un Mezarı
Âşık Yunus’un hangi şehirde yaşadığı ve vefat ettiği konusundaki bilgilerimiz ise kabri ile alakalı olarak yazılı ve sözlü kaynaklarda yer alan malumata dayanır.

Buna göre Âşık Yunus’un kabri eski haliyle “Emirsultan’a giden yol üzerinde Şibli mevkiindeki eski Sadi tekkesinin yanındadır.” Bugünkü haliyle ise yine aynı mevkide yani Emirsultan’a giden yol üzerinde, Şible Karamazak Sokak, 12 ve 14 no’lu apartmanların arasında bulunmaktadır.

Bursa Mısrî dergâhının şeyhi Mehmet Şemseddin Efendi’ye (1867-1936) ait bir kayda göre, burası eskiden Abdürrezzak isimli bir zat tarafından yaptırılan Sadi tekkesidir. Sadiye tarikatına bağlı Yunus Emrem yahut Yunus Efendi Türbesi, Karamazak tekkesi (Karamazak, Kara Abdürrezzak’ın muhaffefidir) adıyla da bilinen bu dergâh, zamanla harap olmuş, daha sonra onarılarak mescit haline getirilmiş, caminin batı tarafında ahşap bir türbe içindeki üç kabre birer taş dikilmiştir.

Buradaki kitâbeden anlaşıldığına göre bunlardan biri Âşık Yunus’a, öbürü Yunus Emre’ye, üçüncüsü ise burayı yaptıran ve türbedarlığını yapan ve bu mahalledeki caminin banisi olan Kara Abdürrezzak’a aittir. Burada bir de taşı olmayan bir mezar bulunmaktadır. Bu mezar da Karamazak dergâhı kurucusu Sadi şeyhi Esad Efendi’ye aittir.
İlgili bölümde de belirtildiği/belirtileceği gibi buradaki mezar, Niyâzi Mısrî’nin manevî keşfi üzerine yapılmıştır.

Niyâzi Mısrî’nin Keşfi
Âşık Yunus’a ait bu türbe, 1661-1692 yılları arasında Rodos ve Limni sürgünlerinin ve Edirne ve İstanbul’da bulunduğu yılların dışında Bursa’da yaşayan ve burada adına kurulmuş dergâhta irşat görevinde bulunan, Halvetiyye’nin Ahmediye kolunun Mısrıyye şubesinin kurucusu ünlü sûfi Niyâzi Mısrî’nin (Malatya, 1617-Limni, 1694) bir işareti üzerine yapılmıştır.

Anlatılanlara göre Niyâzi Mısrî, Emir Sultan’a giderken buradan her geçişinde başını Karamazak aralığına çevirerek “Yunus’un kokusunu alıyorum” dermiş. Bir Cuma günü dervişlerinin, bu kokunun nerden geldiğini göstermesini istemeleri üzerine Niyâzi Mısrî, Abdürrezzak mezarının alt tarafını işaret etmiş. Burayı kazdıklarında iki mezar daha bulmuşlar. Niyâzi Mısrî, “hâzâ Kabr-i Yunus ve hâzâ kabr-i Yunus Emrem” şeklinde işaret ederek kabirlerin kimlere ait olduğunu söylemiştir.

İşte Yunus’un kabri bu manevî keşif üzerine ortaya çıkarılmıştır. Bu durum, bu kabirlerden birinin Âşık Yunus’un kabri, diğerinin de tarihî Yunus’a ait bir makamın bulunduğu sonucunu doğurmaktadır.

Âşık Yunus Türbesi’nin giriş kapısı
Yadigâr-ı Şemsi’de bu durum şöyle anlatılmaktadır:
“Mahall-i mezkûr evvelce harâb olup gitgide mahallenin mezbeleliği hâlini almış iken Cenâb-ı Mısrî en-Niyâzî, Hz. Emir Efendimizi ziyârete azîmet buyurdukça cadde üzerinde kemâl-i ta’zim ile Fâtiha-hân olur ve:
-Buradan Yunus kokusu geliyor, buyuyurlar imiş. Bir gün maiyetinde bulunan ihvan:
-Efendim, râyiha-yı Yunus iştişmâm buyurduğunuzu beyan ediyorsunuz, makâm-ı âlilerini de irâde eyleseniz de bu bendeleriniz de ziyaretleriyle şerefyâb olsak, niyazında bulunurlar. Binâberin Cenâb-ı Mısrî, mahalli mezkûru teşrîf ile asâ-yı mübârekeleriyle “hazâ kabr-i Yunus ve hazâ kabr-i Yunus Emrem” diye işaret ederler. Derhal hafr olunur ve üç lahd zâhir olur ve mezar taşlarında Kara Abdürrezzak, Âşık Yunus ve Yunus Emrem ibareleri görülmüş. Bade’t-tathîr türbe inşâsına mübâşeret ve sâhib-i hayr tarafından da ittisâlinde bir mescid binasına himmet olunmuş ve 1143 tarihinde de Yedekçi Ali Efendi nâmında bir zât tamir ettirmiş.”

Daha sonra bu üç merkad üzerine, 1143’te (1731) Yedekçizade Ali isimli bir hayırsever tarafından bir türbe yapılmış ve buraya bir de kitâbe konularak bu durum, bu kitâbede anlatılmıştır.

Kitâbenin metni şöyledir:
Aslı sütûde gevher elhâk Yedekçizâde
Cûd ü keremle yekta zat-ı cihan pesendi
Rağbet edüp bu câyı ihyaya kıldı himmet
Üçler makamın icra itti gören beğendi
Evvelki Yunus Emre, Âşık Yunus ikinci,
Üçüncü Abdürrezzak Uşşak Serbülendi
Hayrat-ı pâki olsun makbul-i kurb-ı bari
Ola şefaati banisi behremedi
İlham olundu geldi bir zât dedi tarih
Üç kabri mâmur Lillah Ali Efendi (H.1143)

Bugünkü Türkçe’yle:
“Asıl ve necip Yedekçizâde cömertliği ve lütufkârlığı ile cihanda meşhurdur. Bu makama rağbet edip himmeti ile üçler makamını ihya etti ve eserini bütün cihan halkı beğendi. Bu üç makamdan biri Yunus Emre’ye, ikincisi Âşık Yunus’a ve üçüncüsü de âşıkların önderi Abdürrezzak’a aittir. Bu nefis hayrat Allah indinde makbul olsun ve banisi şefaatlere mazhar buyurulsun. Bu zat geldi ve ilham eseri olarak şu tarihi dedi: Ali Efendi, üç kabri Allah rızası için mamur etti.”

Âşık Yunus için dikilen mezar taşı
Bahsi geçen mezarların bulunmasından ve buraya bir türbe ve kitâbe yapılmasından sonra burası Âşık Yunus’un mezarı olarak bilinmiş ve Bursa’da zaten var olan Yunus Emre sevgisi bu olay üzerine daha da artmıştır. Buranın Âşık Yunus’a aitliği genel bir kabul görmüş olmalı ki meşrutiyetten birkaç yıl önce saraydan Cemile Hanım Sultan, bu türbeyi ziyaret etmiş ve onbeş sarı lira sarfıyla tamir ettirmiştir.

Âşık Yunus’un mezarının Niyâzi Mısrî tarafından keşfi, Mısrî’nin halifesi İbrahim Rakım Efendi’nin Vakıat-ı Mısrî adlı eserinde de yer almaktadır. Yine XVIII. asır sûfilerinden Halvetî/Şabanî şeyhi İbrahim Has’ın Tezkiresi’nde de Yunus’a ait iki menkıbeyle birlikte “…Kabr-i şerifleri Bursa’da Karamezak Mescidi’ndedir. Tabduk Yunus ve Emrem Yunus, Şeyh Abdürrezzak üçü yan yana medfundur” şeklinde bir bilgi bulunmaktadır. Bu bilginin diğerlerinden farkı, “Tabduk Yunus”tan söz etmesidir. Bu ifadedeki Tabduk Yunus, Tabduk Emre; Emrem Yunus ise Yunus Emre’dir. Buradaki Tabduk Emre bilgisi önemlidir. Zira Yunus’a isnat edilen mezar yahut makamların hemen hepsinde Yunus’la şeyhi Tabduk’un mezarı hep birlikte yer almaktadır.

Gazzizade Abdüllatif’in Hülasat’ül Vefayat adlı eserinde de benzer bir bilgiye rastlanır: “…..Sultan Emir yolunda Şibli önüne karîb mahalle arasında üç zat meşhurdur. Merakıd-ı aliyyeleri ziyaret olunur. Evvelki Yunus Emre, Âşık Yunus ikinci, üçüncü ise Abdürrezzak uşşak-ı ser-bülendi diyu tariflerinde şuaradan biri bir beyit inşâd edip türbe kapısı üzerinde dahi sair ebyatla mermer üzerine dahi nakş ve tahrir olunmuştur.”

Bu bilgiye Niyâzi Mısrî’nin menakıbını anlatan Vakıat-ı Mısrî, Tuhfet’ül-Asrî fî-Menâkıb-ı Mısrî ve Gülzâr-ı Mısrî adlı eserlerde de rastlanır. Son Mısrî dergâhı şeyhi Mehmet Şemseddin Efendi (ö.1936) tarafından yazılan Gülzâr-ı Mısrî adlı menakıbnâmede de diğer iki eserde nakledilen “Mısrî, Bursa’da Âşık Yunus Hazretleri’nin makamını keşfen meydana çıkararak el-yevm ziyaretgâh olan makamına giderek, “hazâ kabr-i Âşık Yunus” buyururlar. Hakikaten orasını kazarak lahdler zuhur eder” denilmektedir. Ayrıca benzer bazı bilgiler, bazı Bursa tarih ve vefâyatnâmelerinde de yer almaktadır.

BİBLİYOGRAFYA
ARAMA YAP