Çancılar Çarşısı
1931 yılında doğdum. 1944 yılında ise, Bulgaristan’dan Bursa’ya göç ettik… Yanımızda getirdiğimiz eşyaları burada satarak çancılarda bir dükkan kiraladık. Aslında bu çarşıda ilk olarak mutafçılar çoğunlukta imiş. Bu nedenle bu çarşıya mutafçılar çarşısı denirmiş. Sonra Hasırdan eşyalar daha çok yapılmaya başlanmış, hasırcılar çarşısı olmuş. Şimdiki çancılar adı ise Yunanlılar zamanında verilen bir isimdi. Çünkü Yunanlılar burada hayvanlar için çanlar yaparlarmış, adı da bundan sonra çancılar diye anılmaya başlamış.
Babam benim tabakçı ve çarıkçıydı. Bir süre çancılarda bu mesleği devam ettik. Sonra çarık demode olunca ip alıp satmaya başladık. İpi genellikle Kastamonu ve Tire’den alıyorduk. 4 çeşit ip vardı. Tütün dizmek için kınnap, yular yapmak için sicim, hayvanları bağlamak, arabaları bağlamak ve nakliye işlerinde urgan, Orhangazi ve daha çok Gemlik’te gemi tersanelerine satılan halatlar vardı.
Birde eskiden hatırlıyorum da, İstanbul’da Askeriyeye yün kıl kolan yapardık. Bu kolanlar özellikle atların koşum takımları takılmadan önce bellerine bağlanırdı yaralar oluşmasın diye. Bunu Davutkadı’da kadınlar dokurdu.
Biz aslında Gürsu’da otururduk. Hafta içleri yol uzun, kazandığımızı yola vermeyelim diye işyerinde kalır, Gürsu’ya anca hafta sonları giderdik. Bazen Çancılardan Gürsu’ya yürüyerek, yalnız başıma giderdim. Okadar korkardım ki kendimi avutayım diye bağıra bağıra şarkı söylerdim. Bazen de eğer vasıta bulursak, vasıta dediğime bakmayın yani at arabası, çarşıdan doluşurduk arabaya, herkes yolu üzerinde bir yerde arabadan atlardı.
Çancılar çarşısının altında daha çok gıda toptancıları bulunurdu. O zamanlar namı duyulan esnaflardan Arap Zeki ve Mustafa Bilindik aklıma ilk gelenlerdir.
Esra Çobanoğlu tarafından 08.02.2010 tarihinde görüşülmüştür.