1953 doğumluyum. Ulus Pastanesi’nin kurucusu Rasim Öztat’ın geliniyim. Şu anda Ulus Pastanesi’ni ben işletmekteyim. Hacı Rasim Öztat Yemen’de şehit düşen İsmail Dede’nin oğludur. İsmail Dede de şeker ve şerbetçilik ile uğraşıyormuş. Hacı Rasim Öztat aileden gelen bu lezzeti, natürel ve sağlıklı bir şekilde günümüze kadar getirmiştir. Rasim Öztat hep, “Ben ne kazandıysam kestaneden ve şerbetten kazandım” derdi. Karadut, demirhindi, koruk, gibi on çeşit şerbet yapılmaktadır. Şerbetlerin en büyük özellikleri yüzde yüz sağlıklı ve doğal ürünlerden yapılmasıdır.
Bulunduğumuz çarşının adı Şekerciler Çarşısı idi. Adından da anlaşılacağı gibi eskiden burada şeker, helva, kuru kahve, çay gibi gıda ürünleri satılırdı.
Bu çarşının, özel günlerde ve bayramlarda ayrı bir havası ve keyfi olduğu ve bu keyfinde müşterilere olumlu yansıdığı bilinir. Ramazanda esnaf sahura kadar açık olduğu için, kapı önlerine hasır yayıp sohbet ederek sahurlarını yaparlarmış.
O dönem, dükkânlar açık vitrin veya açık tezgâhlı olduğu için Cuma namazlarına giderken, tezgâhlarına bir örtü veya kapı önüne bir tabure koyarak dükkânın kapalı olduğu belirtilirmiş. İnsanlar arasında güven olduğu için hiçbir şekilde olumsuz bir durum yaşanmazmış. Bir esnaf, yanında çalışan kişiye evlat gibi baktığı için, düğün dahil her türlü ihtiyacında yardımcı olur ve o kişi genelde o işyerinden emekli olurmuş.
Bereketi kaçmasın diye bazı esnaf, özel çalışma masasının tozunu bile almazmış ( örneğin İlhami Arpacıgil, gıda toptancısı )
Çarşı da ilk işyerini açanlar, maddi durumları yüzünden elektrik kullanamadığı için, gaz lambaları ile aydınlatma sağlarmış. Şekerciler ocaklarını odunla yakarlar, hele ki lokum yaparken 3 kişi 2-3 saat boyunca tahta küreklerle o sıcakta lokumu karıştırmak zorunda kalırmış (yoksa lokumun dibi tutar). Unlu mamul imal edenlerde fırınları olmadığı için, ürünlerini pişirmek için fırıncılara götürüp getirirlermiş. Bütün bu zorlu şartlara rağmen esnafın hepsi halinden memnunmuş.
Ramazanlarda 11 aydaki işi 1 ay içinde yapan esnaflar vardı. Çünkü çarşı bölgesi Bursa’nın alışveriş merkeziydi ve başka alternatif yoktu. İlçelerden gelen müşteriler, atlarını şimdiki Ertaş Çarşısı’na bırakırlarmış.
1958 yangınından sonra çarşının yeniden yapılandırma sürecinde, birçok esnaf başka yerlerde işyeri açtığı için, çarşı yeniden kurulsa da eski esnafın birçoğu geri dönüş yapmamıştır.
1970’lerden sonra sanayileşme hızlandığı için, çarşıda bundan etkilendi. Bugün Kapalıçarşı’nın, plazalara rakip olması zor. Çünkü çarşı, sıcak ve soğuktan korunamadığı gibi, otopark, dinlenme yeri ve temiz WC gibi sorunları var. Ayrıca dükkânlar şahıslara ait olduğu için, bir yaptırım olmuyor ve birçok işyeri aynı ürünleri satıyor. Yanlış ve değişken fiyatlandırma yüzünden birçok müşteride kaçmıştır. Bu yüzden iş hacmini çoğaltmak için esnafın daha çok girişim ve gelişim yapması gerekir. Belediyenin çevre düzenleme çalışmaları bir yere kadar sonuç verir.
Çarşı dernekleri de aidatları en iyi şekilde kullanmalıdır. Belediye, dernek ve esnaf tam bir birlik sağlarsa o zaman sağlıklı bir gelişme olur.
Seyit Akdoğan tarafından 17.05.2010 tarihinde görüşülmüştür.