Hasan Özbakış ile sözlü tarih görüşmesi

1958 doğumluyum ve 35-36 yıldır Kapalıçarşı’da çalışmaktayım. Ana çarşıda üretilmiş ürünler satılır, ara sokaklarda veya arka caddelerde de tamir veya sipariş üzerine imalat yapılırdı. Ciltçi Cavit abinin dükkânında ciltlenen kitapları, çeyizcilerin üst katlarında veya alt katlarında nevresim, yatak örtüsü gibi üretim yaptıklarını, yorgancılarda yorgan dikimlerini, tespihçilerin dizimlerini, bakırcıların bakır dövmelerini, hediyelik eşya yapımlarını ve bunun gibi bazı imalatları hatırlıyorum.

Çarşıdaki üretim, perakende alış verişlerin hızlanmasıyla, imalat yapanların el emeklerinin karşılığını almaması ve yeni çırak yetişmemesi nedeniyle son bulmuştur.

Çarşıda bütün komşular birlik ve beraberlik içerisinde acıyı azaltan, sevinci çoğaltan bir zihniyete sahipti ve böyle hareket ederdik.

Önceleri uygulanan bazı geleneklerden örnek verecek olursak; dükkâna giren ilk müşterilerin alış veriş yapmasa da bir küçük para bırakmasının o gün bereket getireceği düşünülürdü. İlk gelen müşteri siftah yaparsa sonraki müşterilerinde alış verişe devam edeceğine inanılırdı.

Çarşı ve hanlar bölgesinde elektriğin olmadığı dönemi hatırlamıyorum ama daha önceleri kandil ve yağ lambalarının kullanıldığını duymuştum. Ben pompalı lüks lambaların elektrikler kesildiğinde kullanıldığını iyi biliyorum. Isınmak için ise mangal yakıldığını, gaz sobalarının kullanıldığını hatırlıyorum.

Hanlarda Ulucami’nin kapıları gibi büyük ahşap kapıların olduğunu gayet iyi hatırlıyorum. Fakat Kapalıçarşı’da kapı yoktu. Ama 1980’li yıllarda kepenk kapılar yaptırılmıştı. Bugün ise gündüzleri dahi kamera sistemiyle sürekli izlenebilecek bir güvenlik sistemi mevcuttur.

Bundan 50 yıl önce çarşıdaki esnaf oldukça saygın bir kimliğe sahipti. Ekonomik durumu da gayet iyiydi. Esnafın kendi arasında ve müşterisi ile olan ilişkisi son derece saygı ve hürmet çerçevesi içerisindeydi. Önceleri büyüklerimiz bir yanlışımızı gördüğünde bizleri uyarırdı. Bizlerde bu uyarıları dikkate alırdık. Fakat bugün o saygının kaybolduğunu düşünüyorum.

Çarşı esnafında farklı etnik kimlik ve din farklılığı hiçbir zaman sorun olmamıştır. Herkesim, bir diğerine son derece saygı ile yaklaşmıştır.

Tabi çarşımızda yarım asırlık bir dönem içerisindeki hizmet veren esnaf mozaiği çok değişim gösterdi. Giyim sektörüne ağırlık verildi. Önceleri çarşıda her meslek grubundan insan varken şimdi genelde kuyumcuların yer aldığı bir çarşı ortaya çıktı.

Eski ramazanlarda iftarlar ilk 3 gün hariç topluca yapılırdı. Bayramın üçüncü günü çarşı açılır, turistin dolaşımı ve alış verişine hizmet verir ve bunu top yekûn yapardık. Şimdi ise son bir hafta rica minnet ile bir araya zor geliyoruz.

Çarşımızın iş potansiyelinin artması için acilen meslek çeşitlenmesi çoğaltılmalıdır. AVM’lerle mücadele edebilmek için saat ve hizmet kalitesinde değişime gidilmelidir. Çarşının tanıtımı için reklam yapılmalı, broşürler dağıtılmalı, halkın çarşıya ulaşımı için kolaylık sağlanmalıdır. Ve çarşının AVM’lerle yarışa girebilmesi için tarihi kimliği de ön plana çıkarılmalıdır.

Osmanlı döneminde çok yerde vücut bulmuş ve sürdürülmüş olan ahilik geleneği maalesef yitirilmiştir. Bazı meslek odaları bu sisteme benzer gözükse de ahilikte menfaat ve çıkar hesabı veya hatır gibi ölçüler değil, tamamıyla meslekteki dürüstlük, doğruluk, meslek bilgisi ve saygınlık gibi ölçütler geçerli idi.

Seyit Akdoğan tarafından 19.04.2010 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP