Hamdi Fıçıcı ile sözlü tarih görüşmesi

1934 doğumluyum. Dedem Bulgaristan’da fıçıcılık yapıyormuş. 1938 yılında Türkiye’ye gelince Fıçıcı soyadını vermişler. Babam Osman Fıçıcı Köfüncüler Çarşısı’nda fıçı imal ederdi. Amcam İbrahim’de fıçıcıydı. Ali Baba ve Ali Dayı adında iki fıçıcı daha bulunmaktaydı. Köfüncüler, marangozlar ve mermerci Haşim Altınsoy adında bir esnaf vardı. Haşim Altınsoy o dönemin belki de tek mermercisiydi. Köfüncülerden hatırladıklarım; Erdoğan Köfüncüler, Mahmut, Hüseyin, Kazım (Tatarlık tarafında hala köfüncülük yapıyormuş diye duydum.).

Oradaki dükkanlar yan yana baraka gibi ahşap binalardı. Dağ köylerinde ki köylüler fıçı imalatında kullanılmak üzere kaçak fıçı tahtası, çubuk getirirlerdi. Bazen ormancılar teftişe geldiğinde en baş dükkan hemen duvara vurur yan dükkanı uyarırdı. Derken yan yana 30 dükkanın ormancılardan haberi olur, önlemlerini alırlardı.

Babam çok şakacı bir insandı. Bir gün dağ köylerinden gelen bir köylü adama kaba saba bir şaka yapmış. Adam çok sinirlenmiş, almış eline 3 metrelik çubuğu babama vuracak. Oradaki komşulardan birisi gelmiş; “Sen ne yapıyorsun? Fıçıcının deli raporu var.” demiş. Adamda dönmüş gitmiş. Komşular arasındaki ilişkiler böyle sıcaktı. Herkes birbirini sever, sayardı.

Yangından sonra herkes dağıldı. Demirtaş Sanat Okulu’nun arkasında Kızılay dükkanları yapıldı. Babamlarda oraya taşındılar. O dükkanlar yıkıldığında artık yaşlanmışlardı, öylece meslekleri bitti, gitti.

Sibel Gök tarafından 23.03.2010 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP