Ender Altıkardeşler ile sözlü tarih görüşmesi

1939 doğumluyum. 1952 yılında 13 yaşında bu çarşıda çalışmaya başladım. Buraya geldiğimden beri manifaturacılık yapıyorum. Dedem ve babam da aynı işi yapardı. Dükkanım babamdan kaldı. Babam ve babamın babası önce İnegöl’de bu işi sürdürmüşlerdi. 1944’te İnegöl’den Bursa’ya gelip yerleştik. 1950-1980 arası çarşıda manifatura yoğunluktaydı. Eskiden 70 dükkan vardı. Şu an sayı yine aynı. Eskiden Lüx Manifatura vardı. Kalburüstü insanlar alışveriş yapardı. Konfeksiyon azdı. Yoğunluk belli dönemlerde olurdu. Dini bayramlar da satışımız artardı. Babamdan duyduğuma göre bir ay süren koza mevsiminde bir yıllık alışveriş yapılırdı. Tütün zamanı ve meyve zamanı denilen dönemlerde satışımız yoğun olurdu. Alışverişlerde devamlı müşterimiz vardı. Sürekli aynı kişiler gelirdi. Veresiye alışverişlerde yapardık. Ama çarşıdaki koza satışında veresiye olmazdı. 1950’lerde alışverişin tek merkezi buralardı. Şu an alışveriş merkezlerinin çok olması satışlarımızı olumsuz yönde etkiliyor. Üretim şimdi daha fazla. Manifatura azaldı bunun yerine konfeksiyon çoğaldı.

Çarşıda Temmuz ayının başından, 25’ine kadar olan dönemde koza satışı olurdu. Tohumcular gelir, tohumları Koza Birlik denilen yerden alır ve satarlardı. Bir paketten 30-40 kilo koza alınırdı. Kozanın geldiği gün piyasa sabah 10.00’da açılır, 2-3 saat içinde alışveriş biterdi. İpekerler ve Resulzadeler önemli alıcılardı.

Alınan kozalar, Koza Han’da işyerlerinin önünde toplanırdı. Büyük küfelere konur, katırlara yüklenir, fabrikaya götürülürdü. Katırcılığı Tatarlar yapardı. Koza canlı bir şekilde fabrikada islime girer, çok yüksek sıcaklıkta, hararette ipek böceği ölürdü. Sonra kaynak suya atılır, özel süpürgelerle bir tek saç teli şeklinde çıkartılır ve üretim sağlanırdı. 25 Haziran-25 Temmuz koza zamanı, Ağustos-Eylül tütün zamanı ve mevsimlere göre sebze zamanı olurdu.

Doğu’dan göçle gelen insanlar şu an çarşı da kuyumculuk ve dövizcilik yapmaktadır. Bu durum çarşının düzenini bozmuş durumda. Kuyumcular eski zamanlarda da çarşıda vardı. Bence çarşının tekrar gelişebilmesi için plazaların şehir merkezine uzak olması lazım.

Önceki zamanlar da çarşıda hırsızlık vardı ama günümüze göre daha güvenliydi. 1950’li yıllarda öğle yemeği için dükkanlar kapanır ve insanlar kapıyı kilitlemeye gerek duymadan dükkanlarının önlerine bir perde çekerek giderlerdi. Öğleyin dükkanların kapanmasını Belediye zorunlu tutmuştu.

Komşuluk ilişkileri günümüzle karşılaştırılamayacak kadar sıcaktı. Maddi manevi yardımlaşma üst düzeydeydi. Dışarı mal almaya giden kişi herkesin isteğini alır ve getirirdi. Günümüzde bu durum kalmadı.

Düğünü ve cenazesi olan kişilere de eskiden çok yardımda bulunulurdu. Düğünü olan kimse hediyeye boğulurdu. Cenazelerde birçok dükkan kapalı olurdu.

Çarşıda bayanlar çalışmaz sadece alışverişe gelirlerdi. Çok zengin de vardı çok fakirde. Çarşıda peşin satışların yanın da veresiye satışlar da olurdu.

Şimdi çalıştığım dükkan bir gayrimüslime aitti. Bu gayrimüslim devlete ödemek zorunda olduğu bu vergi için dükkanını vermişti. Babamda devletten bu dükkanı satın aldı. Gayrimüslimler bu vergiden dolayı dükkanlarını bırakmak zorunda kalmışlardı.

Çarşıda çırak, kalfa, usta düzeni vardı. Daha çok kıdem olurdu. Kalfa işlerin yürümesinde çok önemliydi. Çırağa önemli görevler verilir ve çok iş yaptırılırdı.

Gayrimüslimlerle aramız çok iyiydi. İki taraf birbirine çok saygılıydı. Museviler vardı. Sarrafçılık ve manifaturacılık yaparlardı.

Hıdrellezde geç gelen esnafın kapısının önüne ısırgan otu konurdu. Bu şakayla karışık bir nevi onları kızdırmak için yapılırdı.

Günümüzde yapılan üst örtüden çok memnunuz. Dernek başkanıyla ilişkilerimiz de çok iyi.

Muhammet Mustafa Şahin tarafından 15.02.2010 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP