Cengiz Taşkın ile sözlü tarih görüşmesi

Dedem hafız Ahmet Işık. Bulgaristan göçmeni. 1930’lu yıllarda Demirciler Çarşısı’nda dükkan açmış. Sobacıydı. Aynı dükkanı oğlu Osman Işık devralmış. Daha sonra onun oğlu Fahrettin Işık devam ettirdi. Şimdi Mehmet Işık devam ettiriyor. Ben de 50’li yıllarda çarşıda dedemin yanında çıraktım.

Hafız Ahmet hem Bit Pazarı’nda ki küçük mescidin, hem de Davutkadı Camisi’nin imamıydı. Ama bu imamlık o dönemde fahri olarak yapılıyordu. O dönemde cemaati olmayan, ezan okunmayan camilerin çoğu satılıyordu. O da Davutkadı Camii kapanmasın diye, Bit Pazarı’nda namaz kıldırdıktan sonra eşeğiyle hemen Davutkadı’ya gidermiş.

50’li yıllarda çarşıda sobacı ve sıcak demirci çoktu. Sıcak demir dövmede bütün demirciler birbiriyle yardımlaşırdı. Esnaf namaza gittiğinde dükkanı komşusuna emanet ederdi.

Ben çırakken komşunun çok malını sattım onun adına. “Gel, bizim dükkanda da var” demezdik, satardık.

Karşımızda Bileyci Mustafa Amca vardı. Su taşını çevirmeye hep beni çağırırdı. Hiç hayır demez, giderdik.

Sabah dükkan açıldığında usta gelmeden önce, yere su serpip temizlerdim. Ama dükkana girmeden önce, dükkanın içine, yere 5-10 kuruş bozuk para atılırdı. Bütün herkes yapardı bunu. Bunun o dükkana bereket getireceğine inanılırdı.

Esnaftan birinin düğünü yapılınca, onun ne eksiği varsa o alınırdı. Abimin düğününde bakır kazan almışlardı. Kimse şu lazım demezdi. Büyük parça ev eşyasını alırlardı.

O zamanlar soba satışı hızlıydı. Soba işçiliğinin tamamını kendimiz yapardık. Sonra sonra bazı parçalar hazır gelmeye başladı. Preslenmiş olarak gelmeye başladı. Bütün soba parça yerleri, perçinle elle yapılırdı. Daha sonra punto kaynağı yapılmaya başlandı. Sonra emaye sobalar başladı. Hazır sobalar gelmeye başladı.

Bir gün dükkan açtım. Ustam Fahrettin Işık da yanımdaydı. Ben içeri girdim. “Çık dışarı” dedi, azarlayarak. Bir daha girdim, aynısı oldu. Üçüncüsünde, “Burası ahır mı? Selam ver”, dedi. Selamsız girmek kesinlikle yasaktı.

Kayhan o dönemde öyle bir çarşıydı ki, köyden gelen insanlar Bursa’da iki yer bilirdi. Biri Camii Kebir (Ulucami) diğeri de Kayhan çarşısıydı. Civar köylerin hepsi genellikle Cumartesi gelirlerdi. Alışveriş o günler çok hızlı olurdu.

Şimdi Tekel dediğimiz binanın olduğu bölge Samanpazarı diye bilinirdi. Durakta da Samanpazarı yazardı.

Işık Demir tarafından 29.01.2010 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP