1935 doğumluyum. Babam Üzeyir Tüfek, dedem Hızır Tüfek. Dedem Üsküp’te bıçakçılığa başlamış. Dükkancık muhitinde. Balkan Harbi’nde Türkiye’ye gelmişler. Orhangazi’nin Gürle ilçesine yerleşmişler. Oralar Ermeni köyleriymiş. Dedem Türkiye’ye gelince ölmüş. Babam amcamla birlikte köyde bıçakçılık işine devam etmiş. Amcam Eşref Tüfek orduda görevli sanatkarmış.
İlk başta 1942’de Kayhan’da başladık ve 3-5 sene içinde Okçular’a geldik. Kapalıçarşı yangınından sonra 1959 yılında Bıçakçılar’a geldik. İmalatı naklettik. Fabrikayı Kestel’e kurduk.
Bursa’da her muhitte 150-200 bıçakçı vardı. Bıçakçılar Çarşısı’nda bıçakçılıktan başka; bakıcılar, sobacılar, elektrikçiler ve döşemeciler bulunmaktaydı.
Çarşımızda gayrimüslim yoktu. Yokluk çekiliyordu ama insanlık vardı. Kestane kömürüyle bıçak imal ederdik. Elektrikli motorlar yoktu. Sadece Merinos Fabrikası’nın karşı köşesinden elektrik verilirdi. Ayakla köşek taşından bıçak yapardık. Elle ve açmayla köy değirmenlerinin içinde suyla çark ederek de bıçak imal edilirdi.
Ramazanlarda herkes oruç tutardı. Yardımlaşma vardı. Evde balık piştiği zaman koku etrafa dağıldığı için balıklarda komşulara ikram edilirdi. Şu an şükretmek yok.
Hasan Basri Hoca üç katlı bina yaptırdı ve ünlü oldu. Evler inşa etti. Bir kızı, bir oğlu vardı. Kunduracı Ahmet Usta vardı. Hali vakti yerindeydi. Ondan bazen para alırdık. Dükkanı kendinindi.
Esnaf birbirini gözetirdi. Her esnafın İstanbul’a gitme günü vardı. Giden kişiye para toplanıp verilirdi. İnsanlar arasında çek senet diye bir şey yoktu.
İstanbul’da mağazalarım vardı. Annem ve babam yaşlanınca beni çağırdılar.
Türkiye’de bütün bıçakçılar beni tanır. Her tarafa satardık. Çarşının ilk esnafıyım. Hakkari’den, Hatay’dan müşterilerimiz vardı. Suriye’ye de gönderirdik. Avrupa’ya ise döner bıçakları yapardık. Hammadde Fransa’dan gelirdi. Bıçaklık çelik. İlk zamanlar ise sağdan soldan gelirdi ve sadece ben getirirdim. Bıçak ,makinede de yapılsa, el işçiliği isteyen bir şeydir. Bıçakçı Cin Mehmet askeriyeye kılıç yapardı.
Çıraklar, kalfa olurken sınava girerlerdi. Dernek toplanır, belli başlı ustalar bir araya gelir ve karar verirlerdi. Çelik, sap, boynuz sınav olan kişinin önüne konur, o da onları herkesin önünde bıçak yapardı. Sonra ziyafet olurdu. Şuan işler az ama dönen para daha çok.
Hıdrellezde herkes dükkanına erken gelirdi. Geç kalanların dükkanlarının önüne hayvan bağlanırdı. Pikniğe gidilirdi. Türkü, şarkı söylenirdi.
Okulun tatil olduğu zaman panayırları gezerdim. Tabla üzerinde bıçak satardım. Bir panayır 8 gün sürerdi. Karacabey, Sarayköy, Çanakkale, Manyas panayırlarında mal satardım.
Muhammed Mustafa Şahin tarafından 03.03.2010 tarihinde görüşülmüştür.