Albert Özçakır ile sözlü tarih görüşmesi

Aslında benim atalarım İspanya’dan Osmanlı’ya göç etmişler. İspanya’da Hıristiyan olun, ya da ülkeyi terk edin demişler. Din değiştirmeyi kabul etmeyen atalarım 1492 yılında maunalarla İstanbul/Sarayburnu’na kadar 3 ayda gelmişler. Ama %15’i ancak ulaşabilmiş. 3 ay boyunca Sarayburnu’nda maunalarda kalmışlar. Osmanlı yiyecek vererek onları ayakta tutmuş. İspanya kralı Osmanlı’ya sığındıklarını duyunca haber göndermiş, “Niye onlara sahip çıktınız, kabul ettiniz” diye. Bu topraklara yerleşebilmeleri için Osmanlı İspanya’ya kelle başı 2 sarı lira vermiş. Tokat’a iskan olmuşlar ama Mustafakemalpaşa’ya nasıl geldiklerini bulamadım.

aile foto

Ben 29.9.1935 Mustafakemalpaşa doğumluyum. 1939 yılında Mustafakemalpaşa’da büyük bir sel oldu. Babam 9 kişiyi sırtında taşıyarak selden kurtardı. Orda çok güzel günlerimiz oldu. Komşularımızla ilişkilerimiz çok iyiydi. Evlerimizde ara kapılar vardı. Birbirimize rahatlıkla girip çıkalım diye. Selden sonra, 1939 yılında Bursa/Altıparmak’a taşındık. Babam Arslan Özçakır Bursa’ya geliş tarihimiz olan 1939’da Kapalıçarşı’da sarraflık yapmaya başladı. Ben de daha 1948’de ortaokulu bitirince tezgahtar olarak Koza Han’ın üst katında çalışmaya başladım. 1954 yılında Fidan Han’da tekstil üzerine kendime iş yeri açtım. Kapalıçarşı’da da babam dükkanın arkasında tekstil, önünde de sarraflık yapıyordu. Kendisine de yardım ediyordum. Dükkanı Sabah 6.00’da açardık. Kış aylarında ısınmak için herkes mangal yakardı. Her birimiz bir parça kor verir komşunun mangalını yakmasına yardımcı olurduk. Hiçbir ayrım yoktu. Herkes birbirinden Tanrı ödüncü para alırdı. Bankalarla işimiz yoktu. Dostluklar ayakta tutuyordu insanları.

Aslan Özçakır, Kapalıçarşı-1955

Sabah 6.00’da geldiğimizde köylülerde gelirdi. Saat 9.00’a kadar yevmiye çıkardı. 1958’de çarşı yanınca kasalarımızda paralarımız kül oldu. O dönemin başkanı Adnan Menderes bize bir ayrıcalık tanıdı, kor olan paralar İstanbul’dan değiştirildi. O zamanki Osmanlı Bankası’nın arkasında balkondan esnafa hitap ederek 10’ar lira yevmiye vermek üzere söz verdi. Babam “Bu bize yakışmaz, devletten para alamayız” dedi. En zenginler bile aldı ama biz almadık. Yangından sonra Uzunçarşı 16/A nolu dükkana kiracı olarak geldik. 1960 yılında ben sarraflığa başladım. 1962 yılında da bilezik ve diğer ziynet eşyalarını da dükkanımıza koyduk. İlk yıl ziynet eşyalarını İstanbul’dan alıyorduk. 1963 yılında bir makine getirterek kendim bilezik ve alyans üretmeye başladım. Bu işin toptancılığını da yaptım. Atölyem S.Garaj’daydı. 2 sene sonra toptancılığı bıraktım. 1980’de de Uzunçarşı’da 6 nolu dükkanı satın aldım. O zamandan beri de buradayım.

O yıllarda Uzunçarşı’da manifatura, tuhafiye, züccaciye dükkanları çoğunluktaydı. Ahmet Münir Bey Bursa’nın toptancısı, Kemal Duraner, Şevket Çoygun, Selahattin Aktar aktarlık, Kağıtçıbaşılar kağıt, defter işi yapardı.

Kapalıçarşı’da ise İpekerler (Muhsin İpeker), Şapkacı Kazım Kınav (oğlunun Uludağ’da oteli var), Radyocu Öğünç, Mudanya Pazarı Rıfat ve M.Ali Kaşoğlu, hazır giyimci Osman Yedidal, battaniyeci Hacı Muammer Özkip, antikacı Rafet Çelikkol, Şükrü Kalfa (Çürüksulular) bulunmaktaydı. Rafet Çelikkol çok renkli bir kişilikti. Bir müzik aleti çalardı.

50 yıl önce ayakkabısı boyasız, tıraşsız insan yoktu. Fakirlik vardı, yama vardı ama insanlar temiz giyinirlerdi.

1950-1975 arasında çarşıda at arabaları vardı. Koza Han, Fidan Han, Emir Han, İpek Han tekstilin merkeziydi. At arabalarıyla mallar taşınırdı. Atların bıraktığı pisliği temizlemesi için çarşı esnafı olarak Sucu Osman’ı tuttuk. Ayakları çıplak olarak çarşıyı hem temizler, hem de sulardı. Birkaç kuruş para kazanırdı. Esnaf olarak kendi halinde insanları korur kollardık. Baba Sultanlı Hüseyin çuvalıyla beraber sigara izmariti, kâğıt toplardı. Bana “Çakır abi ben geldim” derdi, verirdik 3-5 kuruş.

Tütün, koza, zeytin zamanı insanlar kazandıklarını altına yatırırlardı. İşlerimiz daha da yoğunlaşırdı. Bayram üstü 10 gün işportacılar olurdu. Biz onlara ses çıkartmazdık. Herkes ekmeğinin derdindeydi. Elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışırdık. Ama şimdi çarşıda gürültü patırtı çok fazla. İnsanlar saygısızca malını satmaya çalışıyor. Bence bu durum çarşıdaki güzel ahengi bozuyor. Rahatsızlık veriyor.

Sibel Gök tarafından 01.02.2010 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP