Sabri Mercan ile sözlü tarih görüşmesi

1925 doğumluyum. Nüfus cüzdanımda Miladi olarak 1341 yazar. Tahtakale’nin içindeki dededen kalma bakkalı, üç kuşak devam ettirdik. Ali paşa mahallesi Ressam Şefik Bursalı caddesinde oturuyorum.

Tahtakale’nin yaşayan en eskisi benim. Ticaret Lisesi’nde okudum. 1947 mezunuyum. Bizim okuduğumuz okul ev gibiydi; tahtadandı. Benim zamanımda çok az okul vardı. Bunlar: Çelebi Mehmet Sanat Okulu, Necatibey kız lisesi ve Muradiye’de öğretmen okulu idi. O zaman üniversite sadece İstanbul da vardı.

Okuldan çıkınca bakkala babama yardıma giderdim. Herkes ihtiyacını bakkaldan karşılardı. Çarşıya, pazara çok az çıkarlardı. Sadece Tahtakale’ye kasaba giderlerdi; o da mecburiyetten…

Tahtakale’nin içindeki hal, eskiden parmaklıktı; içinde dükkânlar yoktu! Köylü, malını getirir; hayvanını bağlar; yükler yıkılır; oradaki kabzımallar da bu malları alır; motorla İstanbul’a götürürlerdi. O zamanlar, araba yoktu. Köylüler, atlara binip gelirlerdi; yatacak yer olmadığından bu hanın içinde toprak üzerinde yatarlardı. Yemeni giyerlerdi fakat giydikleri genelde yırtık olurdu; ayaklarında çarık yağmur aldığı için, yağmurlu günlerde hep ıslanırlardı.

Ali paşa’dakilerin durumu iyiydi. Tarih hocam Rüknettin Akbulut ödev verdi. Ali paşa camisini araştırın diye ben de gittim cami imamı ile konuşmaya: Hoca ’Yıldırım Camisi yapılacağı zaman iki yer keşfetmişler: Biri Yıldırım diğeri Ali Paşa… Karar veremeyince demişler ki “et asalım; et, nerede kokmazsa orada yapalım. Et, Ali Paşa’da kokmamış ama yine Yıldırım’a yapmışlar “demişti.

Babam, Arabistan ‘da İngilizlerin elinde 4 yıl esir kalmış.
Ali paşa da hamam vardı; yangın çıktı, kayboldu. Mahallede mezarlık vardı daha önceden o kayboldu. Süleyman Çelebi okulunun olduğu yerde Kazgani türbesi vardı.

Önceden araba yoktu Mudanya’ya kamyon üzerinde giderdik. Hıdrellez’de mahalleli Ziraat Okulu, Askere Lisenin arkası ve Geçitte Dede vardı oraya gidilirdi.

İlkokulda Merinos’un açılışına götürdüler ilk orada gördüm, bir de o zamanki milli eğitim müdürlüğünde gürdüm.

Mahalledeki Pınarbaşı suyu aktarmalı gelirdi. Elektrik bizde 1938-39 yılında vardı ama çoğu evde yoktu. Bizde radyo vardı; onu dilerdik. Akşam bize ajansı dinlemeye gelirlerdi;evlerimiz siyah perdelerle kapatılırdı gizlemek için. O zaman ikinci Dünya Savaşı çıkmıştı; savaşa girdik, giricez diye konuşurduk.

Tahtakale’de halin içinde Pınarbaşı havuzu vardı demir parmaklıydı. Orada dükkânlar yapılana kadar havuz köşede durdu; sonra ortaya çekildi.
Bursa’nın ilk doktoru Arap Mehmet Ali idi.
Nalbant ve semerci çoktu. Kasap, Hurdacı, kuruyemişçi dükkânları da vardı.
Tahtakale’de Yahudi vardı. Tahtakale’ye gelip köylülerin getirdiği enteresan eşyaları kısaca kıl, sansar derisi gibi şeyleri alırlardı. Bunlar ihraç edilirdi.

Her Muhitten bir deli çağırmışlar: Tahtakale’nin ismi geçince hepsi gelsin demişler. Hatta deli eksik olunca kıyamet kopacağına inanılır.

IŞIK DEMİR 09.08.2010

ARAMA YAP