Rauf Yılmaz ile sözlü tarih görüşmesi

1941 Keles doğumluyum. Çocukluğum hep Keles’te geçti. Bursa ve Tahtakale’yi büyüklerimin anlatımlarından öğrenmeye çalışıyordum. Babam “İlkokulu pekiyi ile bitirirsen; seni Bursa’ya götüreceğim” diye söz vermişti. Ben de çok çalıştım ve ilkokulu pekiyi derece ile bitirdim. Karnemi babama gösterdiğimde; çok memnun oldu. “Bursa’ya götürecek misin?” diye sorduğumda; “Götüreceğim oğlum.” dedi. Sevinçten havalara uçuyordum. Aradan birkaç gün geçtikten sonra; “Yarın Bursa’ya gideceğiz” diye müjdeyi verdi bana. Sevincimi arkadaşlarımla paylaşmak için sokağa fırladım. Doğruca onların oyun oynadığı pazaryerine geldim. Heyecanlı ve telaşlı olduğumu arkadaşlarımda anlamış olacaklar ki “Ne oldu len?” diye soru yağmuruna tuttular. Ben de; “Bursa’ya gidiyorum gali” diyerek onlara hava atıyordum. Beni de oyuna aldılar ve geç vakitlere kadar eğlendik.

Akşamüzeri eve vardığımda, annem Bursa’ya giderken giyeceğim esvaplarımı hazırlıyordu. Babam gelince sofraya oturduk. Ancak, sevinçten acıktığımın bile farkında değildim. Ağaç kaşığımın ucuyla aş yemeğe çalışıyordum. Sabah erken olsun diye hemen yattım ama gözüme bir türlü uyku girmiyordu. Sabah ezanı okunurken babam kapı açarak odaya girdi. Babam daha bir şey demeden; “Gidiyor muyuz?” diyerek kalktım. Babam; “Çorbamızı yiyelim, yola çıkacağız” dedi. Elimi yüzümü yıkayıp, annemin kurduğu sofraya oturduk. Tarhana çorbasıyla güzelce karnımızı doyurduk. Babam, Keles’de dükkânımız olduğu için manifatura almak için, ara ara at ile Bursa’ya gider; bir gün sonra dönerdi. Gene manifatura, tuz, şeker vs. almak için Bursa’ya gidiyorduk. Yemini yiyen at, kişniyordu. Belli yola hazırdı. Babam, annem ve ben atın yanındaydık. Beni ata bindiren babam, annemin yolda yiyeceğimiz erzak çıkısını da aldı ve semerin gagacığına taktı. “Allah’a ısmarladık” diyerek; sabahın köründe yola koyulduk. Kestirme yaya yolunda önce Deliller Köyü’ne, oradan da Soğukpınar, Bağlı Köyü’ndeki İdris’in Hanı’na geldik. Beni attan indiren babam, han sahibiyle selamlaşarak; atı bağladı. Başına yem torbasını taktı. Beraberce odaya çıktık. Annemin çıkıya koyduğu yiyecekleri afiyetle yedik. Birkaç saat dinlenmeden sonra tekrar yola çıktık. Elmaçukuru Köyü’nden Gökdere’yi takip ederek Maksem’e, oradan da Tahtakale’ye geldik. Atı, Tahtakale’deki Aralık Han’a bağladıktan sonra; “Şimdi ikindi ezanı okunur; neredeyse amcan Cemal Yılmaz’da gelir. Marmara Kahvesi’nde biraz oturalım oğlum.”dedi. Bursa ve Tahtakale’yi ilk kez görüyordum. 12-13 yaşlarındaydım. Çocukluk aklımla Tahtakale’deki kalabalığı çözmeye çalışıyordum. Bu sırada amcam kahve kapısından göründü. Amcamın ellerini öptüm ve sarıldım. Kısa bir hoşbeşten sonra çaylarımız geldi. Canımın çay istemediğin söyleyince amcam; “Sana dondurma alayım” dedi. Ne olduğunu bilmiyordum. Amcam hemen dışarıya çıktı. Biraz sonra elinde içi köpük helvasına benzer beyaz bir külahla içeri girdi ve elindeki külahı bana uzattı. Külahı, yarıya kadar ağzıma sokup birden ısırdım. O da ne? Ağzım, dilim soğuktan keçeleşti. Bir türlü yutamadım ve yere tükürdüm. Babam ve amcam gülmekten kırılıyorlardı. Utancımdan hemen orayı terk ettim. Kahvenin köşesindeki çeşmede ağzımı, yüzümü yıkayarak; tekrar içeri girdim ve sandalyeye oturdum. Amcam saçlarımı okşayarak; “Oğlum, daha önce demek ki dondurma yememişsin? Şimdi öğrenmiş oldun. Dondurmayı yalayarak yiyeceksin. Bir daha unutma.”diyerek, tavsiyelerde bulundu. Kahveden beraberce çıkıp amcamlara gittik. Geceyi orada geçirdik. Sabahleyin babam alışverişini yaptı. Ata yükledi. Beni de semerine bindirerek Keles’e dönüş yolculuğumuz başladı.

Maksem, Gökdere, Soğukpınar-Bağlı Köyü’nde İdris’in Hanı’na vardık. Geceyi orada geçirdik. Sabah erkenden yola çıkarak Deliller Köyü’ne geldik. Artık Keles’e yaklaşmıytık. Öğleden sonra babam yorgun, at yorgun bir şekilde dükkânımızın önüne vardık. Attan iner inmez koşarak pazaryerinde oyun oynayan arkadaşlarımın yanına vardım. Bir çırpıda gördüklerimi anlattım. Ancak, dondurma olayını bir türlü söyleyemedim. Çünkü babam ve amcamın gülüşünün ezikliğini yaşıyordum.

Keles’e ilk kamyonu 1948-1949 yıllarında İnegöllü Hüseyin Demirvuran getirdi. Daha sonra Bekir Baydan pikapla Keles-Bursa arası yolcu taşımaya başladı. Bir müddet sonrada aracını otobüse döndürdü. 1958’li yıllarda Keles’e ilk otobüsü getiren kişi Abdullah Algın’dı. Daha sonraları Saffet Cemal, Kazım Aydın, ben Rauf Yılmaz, Abanın İsmail Çelik, Koyunoğlu İbrahim Koyun, Harmandan Köyü’nden Ceylan Ağa, Belenören Köyü’nden Mustafa Öztürk ve Oydas (Yazıbaşı) Köyü’nden Altın Kardeşler Bursa-Tahtakale’ye yolcu taşıyan otobüs sahipleriydiler.

ÖZER GÜLEÇ 07.10.2010

ARAMA YAP