Güngör Onar ile sözlü tarih görüşmesi

1936 doğumluyum. İpek kozasından 1984 e kadar iplik ürettim. Anneannemin annesinden itibaren Maksem Mahallesi’ndeki evimizde yaşıyoruz. Dedelerimiz Söğüt’ten gelme. En az beş yüz senelik Maskem’liyiz. Dedem, Osmanlı ordusuyla inzibat olarak Mekke’ye savaşa gidiyor ve Gazze’de şehit oluyor.

Ben Gökdere no 18 de oturuyorum. Bizim evin kapıları o kadar büyüktü ki; kömür arabaları içeri girerdi; herkesin evi böyle düzayaktı. Kapıların arkasında demiri ve ipi vardı. O ip, hep dışarıda dururdu. Böyle olmasına rağmen ben, eve hiç hırsız girdiğini bilmem.

Önceden herkesin evi bahçeliydi. Bu bahçelerden, diğer evlere açılan komşu kapıları vardı. Evde güzel bir yemek yapıldığında, diğer evlerdeki yaşlı veya hamilelere götürülür ‘destur’ deyip; bu kapılardan girilip ikram edilirdi. Önceki evlerde kiler bulunurdu; evin altına soğuk yere yapılırdı.

O zamanlar, evden eve aktarmalı Pınarbaşı suyu vardı; kesme taşlardan yığma depo yapılır; su soğutmak ve çamaşır yıkamak için kullanılırdı. O su devamlı akardı. Daha sonra Gökdere’ den Terkos suyu getirildi. Annemin söylediği orada Fransızların yaptığı su depoları olduğuydu ve o s, bütün Bursa’ya yeterdi. Göçlerden sonra barajlar yapıldı.

1960 – Temenyeri’ndeki Fıstık Ağaçlarının Orada, Mustafa, Yusuf, Ahmet Gökdereli

Erkekler, sabah namazında camiye gidince evin kadınları dışarı çıkar; sokakları süpürür; eski gaz tenekelerine çöpleri koyarlar; sokağı sularlardı. Bütün sokak tertemiz toprak kokardı. Bir çöpçü arabası vardı; atlı araba ile iki veya üç günde geçer; herkesin çöp tenekesini boşaltırdı. Evin kadınları boş tenekeyi alıp yıkar; tekrar dışarı koyardı.

Bizim zamanımızda bakkallarda sadece un, toz şeker, tuz, gaz, kesme şeker, iki kavanoz da akide şekeri bulunurdu.

Düğünler, düğün sahiplerinin maddi durumuna bağlıydı. Kimileri yemekli, kimileri yemeksiz yapardı. Faytonla ya da arabayla gelin almaya gidilirdi. Araçların önü kesilip, şaka olsun diye karpuz turşusu, ya da kışın incir isterlerdi.

Hacı tehniyeleri olurdu. Kızlar süslenip, dizilirlerdi. Gelin alacak olanlar da oradan kız beğenirlerdi.

Sabiha Gökçen bu mahalledendi. Babası Hünkâr Köşkü’nde bekçiydi. Atatürk, Sabiha Gökçen’ i ilk kez köşkte görüyor; konuşuyor. Akıllı olduğunu görünce, babasına “ben bu kızı alıp yetiştireyim” diyor babası da “olur paşam, siz bilirsiniz “diyor. Sonra da Türkiye’nin ilk kadın savaş pilotu oluyor.

Yıldırım Gürses’ te buralı. Benim çocukluk arkadaşımdı. Babasının da sesi çok güzeldi. Ayrıca Demokrat Parti’nin ilk maliye bakanı Halil Ayan’da Maksem’ de yetişti.

Mahallede dokuma fabrikası çoktu. Sayılgan’ların dokuma fabrikası, Bursaspor’un eski başkanı Hüseyin Silahçı’nın kardeşi Hüsamettin Silahçı’nın dokuma fabrikası, caddede İpekören fabrikası, onun altında Palaca fabrikası vardı; dolayısıyla buralarda çok işçi çalışırdı.
Yaz aylarında Gökdere’ de suyu taşlarla çevreleyerek havuz yapıp orada yüzerdik. Buraya mahalleli çok pikniğe gelirdi. Mahalleli toplanıp Temenyeri’ne, yukarda ki Abdal Murat’a ve ya Gökdere’ ye giderdik.

Bir de mahalleli ile ortak yufka yapılırdı. Herkes, işin bir ucundan tutardı. Yufkayı yapıp bir tülbende sararlar; kışın da ondan börek yaparlardı. Bir cenaze olduğunda herkes yemek yapar; götürür; evin temizlik işlerini yapardı.

Ramazan olduğunda herkes testisini, karpuzunu, güğümünü alır; orada soğutur evine getirirdi. Hıdrellezde ise millet toplanır Temenyeri’ ne gidilirdi. Orada tatlı, fındık, fıstık satılırdı. Biz de orada vakit geçirirdik.
Aslında bu mahallenin adı Maksem değil Mahsen olduğu da söyleniyordu. Fransızlar‘ ın buraya su depoları yapmalarından sonra bu ismi veriyorlar; sonra değişerek Maksem şeklini alıyor. Ben Ticaret Lisesi mezunuyum. Ticaret Lisesi daha önceden tekke imiş 1950 yılında lise yapılmış.

IŞIK DEMİR 27.09.2010

ARAMA YAP