Şaban Kınık ile sözlü tarih görüşmesi

İBRAHİM PAŞA MAHALLESİ
ŞABAN KINIK
15.10.1954

Babam, Şaban Kınık; annem Sabriye; dedem Emin; babaannem Fatma Kınık’tır. Şu anda emekliyim. Önceden Mako Elektrik Sanayi’sinde ustaydım.12 yaşındayken, İnegöl’den, bu mahalleye göç ettik. Evimiz 1988 yılında yıkıldı; yerine yenisi yapıldı.1983’te Anıtlar yüksek kuruluna verilmişti.

Mahallemizde eskiden işyeri pek yoktu. Son yıllarda birçok dükkân açıldı. Eskilerden kalan tarihi evler de, son zamanlarda yıkıldı.

Burada Atatürk Lisesi’yle, Ticaret Lisesi en eski okullardır. Atatürk Lisesi tarihi bir yapıdır. Ayrıca orada, Pazar günleri ayin yapılan bir kilise var. Mahallemizde gayrimüslim yaşadığını ben hatırlamıyorum.

Mahallemizden çıkan İhsan Bey, tarihi bir evde otururdu. Terzilik yapan Ali Dal vardı. Sedat Kuran adlı kişi zengindi ve çok saygılı bir insandı. Tarihi bir evi vardı. Orhan Camiinin altında kebapçı dükkânı işletirdi. Sonra Çekirgeye gitti. Şu an ölmüş olan Rıfat Dişli Yeşil de masa, sandalye satardı. Bursa’da ilkti. Şimdi aynı yerde, kapı yapılıyor. Mahallede ayrıca sanat işiyle uğraşanlar ve köfteci vardı.

Eskiden herkes, birbirine karşı saygılıydı. Yardımlaşma önemliydi. Alışveriş sözle olurdu. Kapılar çok sıkı kilitlenmezdi. İnsanların birbirine güvenleri vardı.

Cenazelerde eskiden daha çok yardımlaşma olurdu. Cenaze evine yemek götürülürdü. Ölen kişinin ailesine, belediye yardım yapardı.

Şu an sağlık ocağının olduğu yer, o zamanlar Jandarma kışlasıydı.

Yunanlıların işgalinden dolayı insanlar, eşyalarını gömmüşler. Bu yerler köşkün üst tarafındadır. Çukurlar belli olsun diye, üzerine ağaç dikmişler. Burada, Atatürk Köşkü var. Burayı ondan önce, Abdülaziz kullanmış.

Ben geldiğimde mahallede; su, elektrik vardı. Çocukluğumda 4-5 araba vardı. O zamanlar zengin çok yoktu. Fakir ve orta halliler yoğunluktaydı.

Senede bir Hıdrellez için Kaplıkaya’ya giderdik. Orada eğlenirdik; piknik yapar; yer içerdik. “Gökdere” deresinde dilek dileme yeri vardı. Orada 3 katlı taştan ev yaptım ve bu sene yerleştim.

Düğünlerimiz, çok güzel geçerdi. Kınadan evvel, tavuk almaya giderdik. İki ev arasına çarşaf asılırdı. Bir tarafta kadınlar, diğer tarafta erkekler… Kınadan önce gelin hamamı olurdu. Yenilip, içilirdi. Kınada, kız evi oğlan evinden tavuk almaya giderdi. Oğlan evi de, kız evinden baklava almaya giderdi. Kınadan sonra gelin, arabalarla alınırdı. Bu gelenekler şimdi tek tük devam ediyor.

Ramazanlar çok neşeliydi; kalabalık sahur sofraları olurdu. Akşamları Ulu Cami’ye giderdik. Bayramlarda el öpme adetleri yaygındı. Pınarbaşı na gidilirdi. Şu anda selamlaşma dahi yok.

Hacılar toplu şekilde dua okunarak uğurlanırdı. Fakat artık bu adetler kalmadı. Fomara nın altındaki garajdan gözyaşlarıyla uğurlanır; havaya ateş açılırdı. Bu gelenek şu anda hala yaygındır.

Mahallede seksek ve ip atlama oynanırdı. Kışın kar, yerde çok dururdu. Yaşlı, genç merdivenlerin üzerinden kayardık. Kızağımı geçen sene attım.

Sonradan, başka göçlü insanlar geldi. Fakat çok fazla bir kültür çatışması
olmadı. Çok çabuk kaynaştı halk! Daha sonra yerli halkın bir kısmı, çekirge tarafına gitti.

MUHAMMET MUSTAFA ŞAHİN 04.10.2010

ARAMA YAP