Dinçer Orçunlu ile sözlü tarih görüşmesi

1948 Mollaarap doğumluyum. Annem de bu mahallede doğmuş. Annemin babası 1856 yılında Kırım’dan gelmiş. Baba tarafım Hamzabeyliydi. Kapalıçarşı ve Okçular Çarşısı’nda kunduracılık yaparlardı. Babamın Demirtaş Okulu’nun karşısında, otoparkın olduğu yerdeki dükkânlar da Çiftel Kundura adında bir dükkânı vardı.
İlkokulu Balabanbey İlkokulu’nda okudum. Yeri hemen Balabanbey Kalesi’nin üstündeydi. Mollaarap Mahallesi o yıllarda bağlık bahçelik bir yerdi. Bursa’nın bütün esnafı da yamaçtaki Yenimahalle, Mollaarap gibi mahallelerde otururdu.
1950 yılında Bulgaristan göçmenleri gelene dek mahallede “yerli” diye anılan Tatarlar vardı. 1958 yılında ise mahalleye Yugoslavya göçmenleri geldi. Onlardan sonra da Gürsu Dışkaya Köyü’nden Yörükler gelip mahalleye yerleşti. Yugoslavya’dan gelip mahalleye yerleşenlerin dilleri kırılıp Türkçeyi düzgün konuşana kadar biraz sıkıntı oldu ama şimdi sorduğunuzda herkes mahallenin yerlisiyim der.
Çocukluğumda futbol başta olmak üzere, çelik çomak ve tel araba ile oynardık.
Mahallenin bilindik simaları Karcı Hakkı ve İğneci İsmail’di. Motorlu araçlar bu kadar yaygın değilken yükler hayvanlarla taşınıyordu. Bugün Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliği yapan Muhsin Bey’in dedesi Katırcı Murat bu işle uğraşırdı. Örneğin köylülerin getirdiği kozaları Koza Han’dan mahalledeki fabrikalara yük hayvanlarıyla taşırdı. O dönemlerde mahalleye gelen ilk belediye aracını mahallelinin bugünkü düğün araçları gibi süslediklerini biliyorum. O araç mahalleye günde üç sefer yapardı ve insanlara çok ilginç gelmişti.

Tahsin Orçunlu (kravatlı) mahalleli ile Değirmenlikızık’ta hıdırellezde, 1945

Hıdırellez çok eğlenceli geçerdi. Geçit ve Mudanya tarafına gitmek lükstü, at arabaları ile akşamdan gidilirdi. Mahallelinin çoğu genelde Mesken tarafına ve Değirmenlikızık köyüne giderdi. Buralara gitmek için bir hafta hazırlık yapılırdı. İnsanların çoğu bu eğlenceye katılırdı. Bazen yer veya alkol yüzünden ufak tefek tatsızlıklarda olurdu tabii. Değirmenlikızık köyündeki değirmenin bent kenarlarından yer kapmak için akşamdan gider, orada yatarlardı. Mahalleli sair günlerde de şimdiki Teleferik diye anılan bölgeye giderlerdi.
Mahallede ilk kez evine elektrik alan kişilerden biri Arnavut Recep’ti. Arnavut Recep beş altı haneye de elektrik verirdi. Diğer evler ise lamba yakardı. Arnavut Recep fötr şapka giyer, elinde bastonla gezerdi ve otoriter bir adamdı. Setbaşı’ndaki karakola gelen amir onunla mutlaka tanışırdı.
Evlerde şebeke suyu yoktu. Komşular suyunu mahalledeki çeşmelerden alırdı. O çeşmelerin hepsi bugün halen duruyor.
Mahalleli İkinci Dünya Harbi döneminde haberleri ramazan davulu çalan Tirli Hasan’ın evinde dinlermiş. Yani mahallede ilk radyoyu alan kişi oymuş. İlk otomobili ise Özhamaratlar da gördüm; onlar da tekstilciydi.
Okçuların yanında araba garajları vardı. Bunlardan Anadolu, Güreşçioğlu ve Kâmil Koç ilk aklıma gelenlerdir. At arabacılığı ile uğraşanların çoğu karoser işine geçmişti ve hepsi de bu araba garajlarına yakın yerlerde çalışırdı. Ben de karoser işine girdim, işi öğrenip usta oldum. Daha sonra eski cezaevinin yakınlarına taşınan karoserciler şehrin gelişimine göre yer değiştirdiler. Ben de eski cezaevinin yakınlarına dükkân açtım ve emekli oldum.
Karosercilik dışında mahallemizde bıçakçılık, ayakkabıcılık ve tekstil işi revaçtaydı. Hiçbir işle uğraşmayan da ormancılardan korkusuna gece on ikiden sonra eşekle oduna gider, sabah erkenden geri dönerek getirdiği odunları satardı.
Halen Mollaarap Mahallesi Çimen Sitesi’nde oturuyorum. Kışın mahallede kayak yapmak bir kültürdü. Konu komşu çıkar, merdivenine varana kadar getirir, kayak yapılırdı. Ahşap karı tuttuğu için, daha hızlı gitsin diye ahşapların altlarına demir ve ya metal çakılırdı.

Cengiz Bütün tarafından 23 Ocak 2013 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP