1944 Bursa doğumluyum. Babam Musa Coşkun 1908, annem Meliha Çoşkun da 1918 Bursa doğumludur. Yenimahalle’de doğdum büyüdüm. İhtiyarlar Kahvesi’nin karşısındaki tarihi evde doğmuşum. Bu ev 1920’li yıllarda yapılmış diye tahmin ediyorum.
Dedem Kafkasya’dan göç etmiş. İlk geldiklerinde mahallenin bulunduğu yer mezarlıkmış ve dedem orada birçok yer satın almış. Dedem Çanakkale Savaşı’nda beynine gelen kurşunla şehit olunca babaannem Kâfiye Coşkun da zamanla bu arazileri satmaya başlamış.
Anne tarafından dedem de yoğurtçuymuş. Anneannem evde yoğurt yapar, dedem de omuzlarına yoğurdu alır, Yenimahalle sokaklarında yoğurt satarmış. Dedemin adı Ahmet Işıkyayan’dı. Kendisi aynı zamanda Yenimahalle’de muhtarlık da yaptı.
Yenimahalle eskiden çok sakin bir mahalleydi. Mahalleden yabancıların geçmesi mümkün değildi. Yenimahalle ve Mollaarap’taki gençler Askeri Lise öğrencilerine düşmandı. O talebelerin mahalledeki kızlara bakmalarını bile hazmedemezdik ve elimizde sapanla onları kovalardık.
Eskiden apartmanlar yoktu. İki katlı bahçeli evler vardı. Aşağıya bakınca zümrüt gibi çiçeklenmiş şeftali ağaçlarını görürdük. Teferrüç’ün orada Çınaraltı olarak bilinen yerdeki ağaçları 1958 senesinde biz dikmiştik.
İlkokula, Balabanbey İlkokulu’nda başladım ancak oradan Namazgâh İlkokulu’na devredildik. Sonrasında Tophane Sanat Okulu Torna Bölümü’nü bitirdim. 1970’li yıllarda da TOFAŞ’ta işe başladım.
Yenimahalle muhtarlığının karşısında bir mezarlık vardı. Diğer mezarlıklardan toplanan bütün kemik parçaları muhtarlığın karşısındaki şu an park olan alana getirilmiş ve orası toplu mezarlık halini almıştı. Muhtarlığın bulunduğu yerde Çanakkale Savaşı’nda kurşun yiyen dedemin mezarı vardı. Muhtarlığın alt tarafı da Deli İsmail’in üzüm bağlarıydı. Şu an oradaki yerler halen müşterek tapuludur. Muhtarlığın bulunduğu yerden bir dere akıyordu. Dereye inmek mümkün değildi, ancak kötü alışkanlıkları olanlar o derenin kenarına inerlerdi. Derenin iki tarafı da yemyeşildi. Biz de orada bir ağacın gölgesinde sessiz sinema oynardık.
Şehit Öğretmen Mahmut Çatalkaya Ortaokulu’nun arazisini okul yapılması için babam bağışlamıştı. Babam Musa Coşkun, Yenimahalle meydanında kahvehane işletirdi. Kahvehanesi şu andaki Meraller Market’in bulunduğu yerdeydi. CHP’den ayrıldıktan sonra da Millet Partisi’nin mahalli teşkilatının kuruculuğunu yaptı. Mahallede siyasi parti kavgaları çok yaşandı. Mahalle Tatar mahallesiydi ve buradaki tek Çerkez belki de babamdı. O yüzden babamın üzerine çok geldiler ve üzüldüğümüz olaylar yaşandı.
Mahallemize Teferrüç’teki su deposundan su gelirdi. Her sokakta çeşme vardı. Evinde su olmayan komşularımız bu mahalle çeşmelerinden su alırlardı. Eski Yoğurt Hanı’na 1958 yangınından sonra dükkânlar yapıldı. Ben de hapishanenin orada staj yapıyordum. Gelip giderken dükkânlarda televizyonları görüyordum. Mahallede ilk televizyon bizim kahvedeki kiracıya geldi ve sonra da ben aldım. Sanırım 1970 yıllarıydı. Buzdolabımız askere gittiğim 1965 yılında yoktu. Atla Yıldırım’daki buzhaneye gider, kalıpla buz alıp kahvehanedeki havuza koyardık. İçine Uludağ ve Yılmaz Uludağ gazozlarını koyardık. Tabi en meşhuru Uludağ gazozuydu.
1973 yılında evlendim. Düğünler Yoğurt Han’ın oradaki Şoförler Derneği’nde veya Romans Çay Bahçesi gibi yerlerde yapılırdı. Merinos Fabrikası’nın da bir salonu vardı fakat o salonu sadece çalışanları tarafından kullanabiliyordu. Mahalle düğünleri de çok güzel olurdu ama içki içildiğinden mutlaka kavga çıkardı. Eşim kayak hocasıydı. Onun vasıtasıyla Uludağ’a gittim. Uludağ’da Orman Bakanlığı Misafirhanesi’nin yetkili amiri oldum. Eşim bana da kayak kaymayı öğretti ve onunla birlikte kayak öğretmenliği yapmaya başladım. Uludağ’da çekilen bütün filmlerin kayak sahnelerinde eşim bulunmuştur. Ayrıca kendisi Tansu Çiller’in de kayak hocasıdır.
Sibel Gök tarafından 21 Kasım 2012 tarihinde görüşülmüştür.